Aşağıda kaleme aldığım konuya yönelik üç cümlelik "twitter" mesajımın bir haber sitesinde kullanıldığını ve hassasiyetleri de bildiğim için baştan hemen sizi kendimle ilgili bilgilendirmekte yarar görüyorum.
"Çevre Koruma ve Çevre Politkası" benim fazla haşır, neşir olduğum" bir konu. Almanya'da poltikaya Almanya Yeşiller Partisi'nde başlama olanağı bulduğum için ekoloji alanında da hem pratikte hem eylem alanında hem de politikada yeterince öğrenme ve yetişme olanağı buldum.
Almanya Yeşiller Partisi'nde Hessen Eyaleti Yönetim Kurulu ve ardından Almanya'da "Bundestag'ta temsil edilen bir partinin ilk Türk üyesi" olarak Federal Yönetim Kurulu'nda üyelik görevlerim oldu. Hessen Çevre Bakanlığı'nda da görev yaptım. Kısacası "Çevre" söz konusu olduğunda "hariçten gazel okuyanlara pabuç bırakmayacak kadar kıdemliyim".
Geçtiğimiz Cumartesi Günü İstanbul'da olmama rağmen KKTC TV kanallarından birinde "İskele Kumsalı'nda İsrailli bir firma tarafından kesinlikle kabul edilemez bir beton yığını projesine" karşı canlı yayın yapıldığını görünce ilgiyle izlemeye başladım. Yayın boyunca moderatör hem kendini hem de kanalını "çevreci" olarak öve, öve bir hal oldu.
Ancak yayının bir anında İskele'de yaşamakta olan bir İngiliz kumsal ile ilgili eleştirisini dile getirirken aynen şunları söyledi "korkarım bu da bizim buradaki çirkin otel inşaatı iskeleti gibi olacak ve İsraillerin başlatacağı dev yapı öyle çirkin bir şekilde kalakalacak".
Nedense yayının "çok çevreci" moderatörü mensubu olduğu medya grubunun patronunun yatırımı olan yılllardır çirkin bir görünüme sahip bir şekilde bölgede her görenin olumsuz tepkisini çeken o dev otel inşaat iskeleti söz konusu olduğunda "sus pus" oldu!
İşte bu olmadı!
Günlerce güzel bir iş yaparak KKTC'nin son kalan bir kaç sahilinden birini "koruduğunuz" iddiası ile hem yazılı hem görsel medya organlarınızda "kıyameti koparırken" diğer yandan kendi grubunuzun hem İskele hem de Alsancak tarafında iki tane başlanıp bitirilmemiş ve hem denizden, hem karadan hem de havadan bakıldığında bulunduğu bölgeyi çirkinleştiren ve de mimarlık adına çirkin iki yapıyı bu şekilde hiç bir rahatsızlık duymaksızın tutarken "İsrailli inşaatçılardan şikayet etmek" ne derece inandırıcı?
Girne'de çok katlı bir bina projesine en büyük "yaygarayı koparan da" yine aynı medya grubunun gazetesi ve televizyonu idi!
Çok uzun zamandır istenen kredi alınamadığı için yapılamayan o dev otel bölgeyi kesinlikle güzelleştirmemekte. İsraillilerin projesi ile tek farkı onun bulunduğu yerin denizden biraz uzak olması.
İskele'nin yerlileri ve orayı yeni vatan olan belirlemiş olan sakinleri kumsallarının beton yığını olmasına karşı mücadele etmekte haklılar. Bu onların en legitim hakkı. Huku devletlerinde yatırımcılar ve yöre halkı arasında buna benzer projeler sonuçta mahkeme kararları ile sonuca bağlanırlar. Keşke mümkün olsa ve tüm KKTC sahilleri boyunca beton yığınlarının hiç bir şansı olmasa!
Ancak bu yönde "mücadele veriyorum" diyerek tüm maddi olanakları ile seferberlik ilan edenlerin de "dürüstce" açıklama yaparak "bizim de bu kumsala çok yakın yatırımlarımız var ve zarar görüyoruz" demeleri yanlış olmaz. Söz konusu medya grubunun "çevreyi koruma" adına yürüttüğü yayınlar aynı grubun diğer branşlarının inşaatları söz konusu olduğunda hiç inandırıcı olmamaktalar.
Grubun değil de başka yatırımcıların çıkarlarına yönelik hükümet kararları söz konusu olduğunda gazete ve televizyon aracılığıyla hükümeti "bombardımana tutmak" ise bana sorarsanız "işin aslını bilen iktidardakileri" hiç korkutmamakta.