Kıbrıs'ın kuzeyinde ve güneyinde "yatıp kalkıp aman çözüm olmasın" diye dua edenler olduğu bir sır değil.
Özellikle "çözümsüzlük bizim zenginliğimizin sırrıdır" demeseler de adanın hem kuzeyinde hem de güneyinde "çözümsüzlük sayesinde köşeyi dönenler" için "çözüm" kelimesi bir "sarımsak" etkisi yapmakta.
Malüm kesimler "çözümden korkuyorlar". Haklılar! "Adil bir çözüm" demek "çözümsüzlüğün" nemalarının sona ermesi demek.
"Çözüm" kelimesini duymak istemiyorlar. Haklılar! Çünkü "adil bir çözüm" "çözümsüzlük ortamında" yapılan haksızlıkların da hesabının sorulmasını kolaylaştıracak.
Kısacası "çözüm" istemeyenlerin geçmiş zamanlarda çok memnun olduğu yönetim tarzı ve yöneticiler pek kalmadı. Son kalanların da "dinazorlar misali nesilleri tükenmek üzere"!
En son Türkiye ve Yunanistan Başbakanları biraraya geldiğinde de ortaya çıktığı gibi iki ülkede "çözüm" için adım atmak niyetinde.
Yunanistan geçmiş yılların "yayılmacı helenist" politikalarının perişan durumda olan ekonomisine hiç bir getirisi olmadığının farkında.
Yunanlılar artık her gece yatağa girerken "acaba Türkler saldırır mı" diye düşünmekten kurtulmak ve gereksiz yere askeri harcamalar nedeniyle daha fazla yoksulluk çekmek istemiyorlar.
Yunanistan artık Kıbrıs Sorunu'nun esiri olmak istemiyor.
Yunanistan'ın Türkiye ile ilişkilerinin her geçen gün daha iyi gitmesi Yunanlıların da Kıbrıs Sorunu'na daha esnek bakabilmelerini sağlıyor.
Türkiye'de ise Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk günden bugüne sürekli kışkırtılan Kürt Sorunu artık çözüm aşamasında. Henüz çok erken olsa da ve sürekli bu sorundan nemalananlar tarafından sabote edilmeye çalışılsa da ilk defa taraflar "çözüme katkı" konusunda çok kararlı.
Türkiye içinde Kıbrıs konusu "adil bir çözüm temelinde" yapılması gereken "acil işler" kapsamında oldukça önemli bir rol oynuyor.
Kıbrıs Sorunu'nun Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türklerin kabul edebileceği "adil bir çözüme" kavuşması elbette Türkiye'nin bir çok alanda elini rahatlatacak.
Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumlarla "BM dogmalarından" bağımsız olarak günümüz koşullarına uygun ve kendi tercih ettikleri bir model çerçevesi içinde "ortak bir çözümü" gerçekleştirmeleri Doğu Akdeniz için de istikrar anlamına gelecek.
Kuzeyin su ve elektriği ve de güneyin enerji kaynakları adanın ortak değerleri olarak kullanılabilindiğinde ada hem bugüne göre çok daha yaşanılır bir hale gelecek hem de "kendi yağıyla kavrulabilir" ve "kendi kendine yetebilir" olma şansını yakalayacak.
Aklı başında ve iyi niyetli "barış" isteyen, adadaki tüm insanların iyiliğini ve huzurunu isteyen kim bu çabalara karşı olabilir?
İşte bu nedenle Güney Kıbrıs'taki Başkanlık Seçimi'nin ardından bir şekilde "düğmeye basıldı" ya da "düğme otomatik olarak devreye girdi".
Her halükarda yeni bir döneme başladığımız ve "çözüm" kelimesinin içinin doldurulmaya çalışılacağı kesin!
Elbette henüz çok erken!
Büyük bir ihtimalle tüm iyi niyetli çabalar hem kuzey hem de güneyde sabote edilmeye çalışılacak.
Yola çıkanlar görüldüğü kadarıyla tüm bunlara hazırlıklı.
İnşallah başarılı olurlar!
Çünkü başarılı olduklarında sadece Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs değil aynı zamanda Türkiye, Yunanistan ve Doğu Akdeniz kazanan olacaklar!