MURAT Belge değerli sol aydınlardan biridir. ‘Sol’ olduğu için aramızda elbette düşünce farkları vardır. Görüyorum ki, KCK soruşturmaları konusunda da farklı düşünüyoruz.

Belge, Taraf’taki köşesinde “Taha Akyol KCK’nın demokratik olmadığını vurgulamış... Bunda tereddüt yok” diye yazdı. KCK üzerine yapılan operasyonları bu gerekçeyle onayladığımı ama Ersanlı ve Zarakolu’nun tutuklanmasını yanlış bulduğumu belirtti.

Doğru, köşemde öteden beri bunları yazdım.

KCK’nın demokratik olmadığını Murat Belge de belirtiyor ama demokrasilerde “demokratik olmama”yı tercih eden örgütlerin bulunabileceğini belirtiyor. Hücre sistemiyle örgütlenen eski Fransız Komünist Partisi’nin legal olarak Fransız demokrasisi içinde yer aldığını hatırlatıyor.

Katılıyorum... 28 Şubat sürecinde partilerin kapatılmasını eleştirirken ben de FKP gibi sisteme toptan karşı bir partinin kapatılmadığını, halbuki Erbakan’ın partilerinin bu şekilde radikal olmadığını, kapatılmaması gerektiğini yazmıştım.

Şiddeti yapılandırmak!


Fakat benim KCK soruşturmalarını prensip olarak onaylamamın sebebi, bu örgütün totaliter olmasından ibaret değildir. KCK sadece totaliter olmayıp aynı zamanda şiddeti yapılandıran bir örgüttür!

“KCK Sözleşmesi” denilen metinde totaliter bir ‘cemahiriye’ öngörülmekle kalmıyor, “öz savunma kuvvetleri... savunma yükümlülüğü... Halk Savunma Güçleri Komuta Konseyi” gibi şiddet yapılanmaları oluşturuluyor.

Ne için?

32. maddede belirtilen “Tüm barışçıl eylemler boşa çıkarılırsa, ayaklanma ve öz savunmaya dayalı gerilla savaşları gündeme gelir” talimatını uygulayacak yapılanmayı şehirlerde kurmak için!

Hangi demokrasi buna seyirci kalabilir?!

Evet, FKP totaliter bir parti örgütlenmesiydi fakat böyle şiddet yapılanmaları yoktu. Hatta “goşist sol”un da, 68 Kuşağı’nın da eylemlerine karşı çıkardı... FKP’nin tek silahı, olsa olsa “grev”lerdi... KCK ve DTK böyle mi?..

KCK’nın totalitarizmi demokrat Kürtler için de tehdittir.

Ayrılıkçı parti

Sadece Türkiye’de “varolan hukuk” değil, evrensel hukuk da KCK yapılanmasına seyirci kalamaz. İşte AİHM’nin radikal siyasete yer açan ama şiddetle siyaset arasında net, açık, belirgin bir çizgi çizen içtihatları...

Amerikan Savcısı’nın, Hikmet Sami Türk’e söylediği “Teksas bağımsız olmalıdır diyene soruşturma açmam” sözüne ben de katılıyorum. AİHM içtihatları da böyledir zaten. Ceza ve Terörle Mücadele kanunlarımız bu yönde liberalleştirilmeli.

Fakat Amerikan savcısının bir sözü dava var:


“Bağımsız olmak için silahlanmalıdır diyorsa, işte o zaman dava açarım.”

KCK bunu demekle kalmıyor, bunu fiilen yapılandırıyor!

Evet, etnik milliyetçilikler devletin silah gücüyle yok edilemez. Evet, müzakere lazımdır ve nihai nokta yine müzakere olacaktır.

Fakat Türkiye’de totaliter bir hareket masaya silah üstünlüğüyle oturmak istiyor!

Türkiye demokratikleşirken terörün tırmanmasının sebebi budur.

Buna hiçbir demokratik devlet seyirci kalamaz. Devletin KCK üzerine gitmesi haklıdır!

Dikkat edilmesi gereken nokta, AİHM içtihatlarında tanımlanan “ölçülülük”tür. Ölçüsüz tutuklamalar totaliter hareketin ekmeğine yağ sürer.

KUTLAMA: Hürriyet okurlarının ve bütün dostların Kurban Bayramı’nı kutluyor, sağlık ve mutluluklar diliyorum.