CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Hüseyin Aygün'ün ailesi bile şaşırdı. Kılıçdaroğlu, "neden" diye sorup, Aygün'ün böyle bir eyleme muhatap kalmasının düşündürücü olduğunu söyledi. Eşi Emine Aygün de "Benim eşim, bu eylemin yapılacağı en son kişidir" dedi.
Aynen öyle!
Çünkü Aygün, CHP'nin genel politikasından farklı bir yerde duran ve PKK'nın pek çok talebine olumlu yaklaşan bir isim.
Bakın, bütün Tunceli'ye dağıttığı "seçim beyannamesinde" neler dedi: "1938'in katliam olduğu resmen kabul edilmeli. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı. Kürtçe, eğitim başta olmak üzere tüm alanlarda kullanılmalı."
Bunlar, aynı zamanda Abdullah Öcalan'ın ve PKK'nın da istekleri! İşte bu yüzden, Hüseyin Aygün için CHP içinde bile "CHP'li olmayan CHP'li vekil" değerlendirmesi yapanların sayısı az değil.
Buna rağmen PKK başkasını değil, O'nu kaçırıyor. Neden?
* * *
Aygün'ün kaçırılma olayı da PKK'nın alışılmış eylemlerinden oldukça farklı....
Özellikle Aygün'e yönelik bir "nokta operasyonu" düzenleniyor. Önceden planlandığı üzere alınıyor ve götürülüyor.
Eyleme katılanlar, geleneksel PKK kıyafetleri yerine sivil elbiseler giyiyorlar. Anlatılanlara bakılırsa, son derece yumuşak davranıyorlar. "Yürü, gideceğiz" demiyorlar. "Hüseyin Bey" diye hitap ediyorlar:
-Partimizin aldığı karar doğrultusunda sizi misafir edeceğiz. Zor kullanmak istemiyoruz.
Aygün'ün danışmanına ve gazeteciye hiç dokunmuyorlar. Kaba davranmıyorlar, tehdit etmiyorlar, silah kullanmıyorlar. Anında yardım çağırılması ihtimalini bile göze alıp serbest bırakıyorlar.
Nezaket ve kibarlık diz boyu!
Oysa PKK bu değil! Örgütün alışılmış tarzının dışında gerçekleştirilen bu eylem oldukça garip değil mi?
* * *
Aygün'ün alıp götürülmesi, PKK'nın ilk "kaçırma" eylemi değil. Örgüt, bundan önce de benzeri eylemler gerçekleştirdi. Her seferinde, kaçırılanın yakınları güvenlik güçlerinin harekete geçmesini istedi:
-Kurtarın...
Bu defa tam tersi oldu. Hüseyin Aygün'ün ailesi, "hayatının tehlikeye girmemesi için" güvenlik güçlerinin operasyonunu engellemeye çalıştı.
Aradan bir süre geçtikten sonra da PKK açıklaması geldi:
-Türk Ordusu operasyon başlattı.
Gerçekleştirilen bu operasyon, Hüseyin Aygün'ün hayatını tehlikeye sokmaktadır.
Başta CHP ve kamuoyunun bunu görmesi ve operasyonların durdurulması gerekmektedir.
Demek ki...
PKK, Aygün'e zarar vermek niyetinde değil.
Aile de bunun farkında. İyi de o zaman niye özellikle seçilip kaçırıldı?
* * *
PKK'nın görünen amacı, devleti acz içinde göstermek ve kamuoyuna, "Bakın T.C. kendi milletvekilini bile koruyamıyor" mesajını vermek. Bunun için de tereyağından kıl çeker gibi bir eylem gerçekleştirdi. Yanında koruması olmayan Aygün'ü, elini kolunu sallayarak götürdü.
Hem de CHP'nin terör olaylarını görüşmek için TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırdığı bir dönemde. Böylece, riski küçük, gürültüsü oldukça büyük bir eylemle Türkiye'nin gündemine oturdu.
Acaba Aygün, partisinin TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağıracak kadar ciddiye aldığı bu konuyu neden önemsemedi? Niçin bu kadar tedbirsiz davrandı? Niye koruma istemedi?
Bu kaçırma olayında kafaları karıştıran sorular o kadar çok ki...
Soruların şimdilik cevabı yok, ama sonunda olacaklar belli. PKK, Aygün'ü "propaganda" ve kendince "bilgilendirmeye" tabi tutacak.
Bir süre "misafir" edecek. Ardından, serbest bırakıp Meclis'e gitmesine izin verecek.
Sonra da... Hüseyin Aygün, hem zaman zaman "partisine diklenen", hem de "PKK ile itişen" bir isim olarak "kahraman" haline gelecek! Söyleyecekleri daha da değer kazanacak.
(Takvim gazetesinden alınmıştır)