Lefkoşa Türk Belediyesi zor günler yaşıyor eylemler, grevler sürüyor... Lefkoşa çöp kent haline geldi... Aylardır çalışanlar maaş almıyor.
Bütün bunlara karşın Lefkoşa Belediye Tiyatrosu sanatçıları direniyor, üretiyor, umut oluyor ve topluma bir ÇIĞLIK atıyor... Uyanın ey Kıbrıslılar uyanın...
Tiyatro topluma, yaşamı görmeleri için tutulan aynadır.
İyi bir ayna her şeyi çok kolay görülecek şekilde yansıtır.
Bizim ülkemizde, ilk bakışta herkesin istediğini çok kolay söyleyip, yazabileceği bir demokratik hoşgörü olduğu algısı var.
Hiç kuşkusuz geçmişle kıyaslandığı zaman alınan mesafeler var.
***
Konumuz tiyatro.
Daha doğrusu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu...
Daha daha doğrusu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun “Kabare Kıbrıs” oyunu.
Bana sorarsanız bir oyun Kuzey Kıbrıs’ın mevcut durumunu ancak bu kadar güzel yansıtır.
***
Sevdası ve kavgasıyla bu ülkenin yaşamında rol alan Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, yine gündemi belirleme ve yaşanan tüm rezillikleriyle insanımızı yüzleştirme ve hesaplaşmaya ciddi katkı koyacak şekilde perde açtı.
***
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu 33 yıl önce sancılı bir sürecin sonunda doğdu.
Dile kolay 33 yıl.
Yurdunun kültür-sanat, demokrasi ve barış sorunlarına ve gelişmesine ilişkin sancılar yaşayan ve toplumcu gerçekçi sanat anlayışıyla her yaptığı etkinlikte ve sahnelediği oyunda hep iyinin, doğrunun, eşitliğin, adaletin, demokrasinin ve barışın yanında yer alan ve hep estetik ortalamanın üstüne çıkan Lefkoşa Belediye Tiyatrosu yine toplumu silkeleyecek bir oyunla bizlere dev aynası tutuyor, yaşanan rezillikleri fark edelim, görebilelim diye...
Yurtsever herkesin ortak buluşma noktası, bu ülkenin tüm değerlerinin yozlaşmakta, çürümekte yok olmakta olduğudur...
Ama Lefkoşa Belediye Tiyatrosu bütün olumsuzluklara karşı onurlu bir şekilde direniyor, üretiyor ve toplumu da yaşananlarla tiyatro sanatı vasıtasıyla yüzleştiriyor, uyarıyor.
***
Bir çığlık atıyor Lefkoşa Belediye Tiyatrosu UYANIN diye... YETER diye... Ve şöyle diyor: “Yaşamın her alanına tam bir ‘anlam kaybı’ egemen oluyor... Her şey anlamsızlaşıyor, değersizleşiyor... Ve toplum olarak bu anlam kaybını anlamsızlaşarak seyrediyoruz. Böylece tüm değerlerimizi tükete tükete tükeniyoruz.
Paketler geliyor, paketler açılıyor ve bu toplumun yaşam biçimi, sosyal ilişkiler düzeni, kültür demokrasisi ve demografik yapısı ‘din iman bin mintan’ hinoğluhinliğiyle değiştiriliyor. Ve hiçbir şey yapmadan, üretimden koparak, kopartılarak, yakınarak, şikayet ederek boyuna ‘Dur Bakalım Ne Olacak?’ diye bekliyoruz.
Bu ülkenin ne olacağını hatta ne olduğunu anlayana sivrisinek saz, anlamayana iflaslar, intiharlar, soygunlar, partizanlıklar, kanserler, krizler, petrol dolum tesisleri, zehirli yiyecek-içecekler, trafik canavarları, özelleştirmeler, ilahiyat okulları, külliyeler, çeteler, cinayetler, kumarhaneler, kerhaneler, tecavüzler, hırsızlıklar, göçler, tükenişler az...
Hiçbir vicdan ya da etik anlayışa sığmayan bu suskun, dağınık bekleyişimizle, fare deliği mızırdanmalarımızla ve kişisel veya grupçu çıkış yetinmelerimizle kim bilir belki de bilerek ya da bilmeyerek başka bir ‘görevi’ yerine getiriyoruz!..
Bu görevi reddeden LBT, yaşanan tüm olumsuzluklara karşı sessiz, duyarsız ölümcül bir bekleyiş yerine her dönem olduğu gibi, toplumsal ve sanatsal sorumluluğu çerçevesinde ‘elimden geleni yaptım’ diyebilmek; bir yüzleşmeyi, sorgulamayı, eleştiriyi ve özeleştiriyi, bir direnci, bir karşı duruşu paylaşmak amacıyla ‘Kabare Kıbrıs’ı sahneler.”
***
LBT oyuncularının yazdıklarının yanı sıra Aziz Nesin, Haldun Taner ve Çetin Altan’ın öykü ve makalelerinden uyarlayıp yöneten Yaşar Ersoy, cesaretle ve kararlılıkla ülkemizde yaşanan tüm sorunları, tüm kirlilikleri, tüm utanmazlıkları ve büyük çoğunluk “Dur Bakalım Ne Olacak” diye beklerken sonumuzun ne olacağını sahneden yüzümüze vuruyor.
Ama bunu gülmeceyle, şakayla, hicivle, ironiyle ve taşlamayla yapıyor.
Aziz Nesin’in değişiyle “Halk Gülmecesi”yle izleyenleri acı acı güldürmekte ve düşündürmektedir. Çarpıcı bir içeriğe sahip olan “Kabare Kıbrıs” oyunu aynı derecede etkileyici bir sanatsal biçime de sahip...
Tiyatronun sanatsal derinliğini iyi analiz eden şu saptamasına katılıyorum:
“Kabare tiyatrosunun özellikleriyle, geleneksel Türk tiyatrosunun unsurları ve Brecht tiyatrosunun politik hedefleri yoğrularak sahnelenen oyunda, komik olanla acı verenin kaynaşması, olağanüstü bir kıvraklıkta, hızda ve tempoda ekip oyunculuğunun dinamizmiyle ustaca bir performansla sahneye taşıyor, hatta sahneden taşıyor.”
***
Lefkoşa Türk Belediyesi zor günler yaşıyor eylemler, grevler sürüyor... Lefkoşa çöp kent haline geldi... Aylardır çalışanlar maaş almıyor.
Bütün bunlara karşın Lefkoşa Belediye Tiyatrosu sanatçıları direniyor, üretiyor, umut oluyor ve topluma bir ÇIĞLIK atıyor… Uyanın ey Kıbrıslılar uyanın...
Belediye Tiyatrosu sanatçıları ve tüm çalışanları bu çürümüşlüğün, rezilliğin içinde toplumun onuru oluyor... Onları yürekten kutluyorum ve “Kabare Kıbrıs”a gidin ve görün ne haldeyiz...
***
Aslında yazımın tam bu noktasına aklıma ne geldi bilir misiniz?
Meclis Başkanı Hasan Bozer, KKTC Meclisi’nin milletvekillerini tam kadro olarak bu oyunu izlemek için Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’na götürsün.
Bu arada oyun bitince de tüm vekillerin ne hissettikleri saptansa.
Kabare Kıbrıs’ın öncelikle görmesi gereken küçük ülkemizin siyasi kaderinde etkin rol oynayanlardır.
Çünkü oyuna malzeme oluşturan tüm yaşananlar iktidarın büyük başlarının imzasını taşımaktadır.
Gitsinler ve Kabare Kıbrıs’ı izlerken eserlerini görsünler.
Günün sözü:
Görmek istemeyenlere göstermek, toplumsal görevlerdendir.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)