Akdeniz'de eller tetikteyken, Türkiye, Filistin Devleti'nin ilanı için öne atılmışken, MİT-PKK pazarlığı kayıtları üzerine tartışmalar derinleşirken, İsrail ile Rum Kesimi ve Yunanistan arasında Türkiye karşıtı blok oluşurken, Arap isyanları sonrasında oluşacak yönetimlerle Türkiye arasında derin bağlantılar kurulurken, Türkiye-Mısır arasında askeri ortaklık şekillenirken, Mısır ordusu İsrail'den değil Türkiye'den askeri malzeme tedarikine karar vermişken, insansız hava araçları ve Mısır donanmasının güçlendirilmesi dahil bir çok konuda pazarlıklar yapılırken, bölgenin en güçlü iki ülkesi İsrail'i dar bir alana sıkıştırmışken, "terör kartı" ve "PKK'ya destek"le ilgili gelişmeler hala hafızamızdayken yeni bir terör ihalesi mi açıldı?

Bölgesel denklem, acımasız hesaplaşma, Doğu Akdeniz'de güç gösterileri, Meis adası açıklarında İsrail'e üs tartışılırken baş döndürücü gelişmelerin tam merkezinde yer alan Türkiye terörle hizaya sokulmaya, terbiye edilmeye çalışılıyor.

PKK saldırısı diyerek üstünü örtecek miyiz? Daha önceki benzer saldırılardan bildiğimiz terör koalisyonunun terbiye operasyonunu yine umursamayacak mıyız? Terörü dar yorumlamanın bu ülkeye ne büyük bedeller ödettiğini bilen bizler, birkaç gün içinde olanları unutacak mıyız?

"Size Doğu Akdeniz'i dar ederiz" diyorlar.. "Aklınızı başınıza alın", "Akdeniz'de bizimle boy ölçüşmeyin", "Filistin meselesine karışmayın", "Bu coğrafyada oyunun kurallarını bozmaya girişmeyin", "Dağlıca'yı, İskenderun saldırısını hatırlayın", "Size sadece terörle bile diz çöktürebiliriz" diyorlar. Ankara'daki saldırıyı okuma biçimi budur.

İsrail, Almanya, Fransa, Yunanistan ve Rum Kesimi'nin Doğu Akdeniz'deki yüz milyarlarca dolarlık doğalgaz projeleri karşısında Türkiye'yi susturmak istiyorlar. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kahire'den; "Gelin Filistin bayrağını dalgalandıralım" çağrısının hesabını sormak istiyorlar.

"Akdeniz'de savaş var, Türkiye ayağa kalkmalı" başlığını taşıyan dünkü yazının son cümleleri şöyleydi: 'Türk-İsrail savaşı' demiştik buna. O savaş her platformda yaşanıyor işte! Öyle ki, önümüzdeki günlerde sadece bir kıvılcım, bir kaza ortalığı karıştırabilir. Teröre destek dahil, her türlü sürprize hazır olun!

Ve sabah Ankara'daki saldırıyı yaşadık. Ve dedik ki, benzer gelişmeler devam edecek. Hala aynı şeyi söylüyoruz. Eğer okuma biçimimiz doğruysa, ki öyle olduğuna inanıyorum, önümüzdeki günlerde de intikam saldırılarıyla, sürpriz gelişmelerle yüzleşeceğiz.

Neden mi?

Biz, bir terör koalisyonunun var olduğuna inanıyoruz. Bu koalisyon Türkiye'ye değişik gerekçelerle çokça vurdu. Sadece Türkiye'yi değil, Pakistan'ı, İspanya'yı, Hindistan'ı, Norveç'i hatta Atina'yı vurdu. Terörle terbiye etme, yola getirme alışkanlığı maalesef çokça kullanılır oldu. Bir ülke, dış politikasıyla, ekonomik çıkışlarıyla birilerini rahatsız ediyorsa ya da o ülkeyle ilgili özel sebepler, projeler varsa, terör etkili bir kart, caydırıcı bir girişim olarak kullanılıyor.

Kamuoyu bunu çoğu zaman farkedemiyor. Geleneksel kaynaklar açıklanıyor ve dosyalar kapatılıyor. Ama mesajı alması gerekenler alıyor. İşler biraz böyle yürütülüyor. Dünya geneline yayılan El Kaide saldırılarının büyük bölümü böyle... Tetiği çeken, bombayı patlatan El kaide unsurları olabiliyor ama arkasından bambaşka bir hesap çıkıyor. Dolayısıyla her terör eylemi bir de bu açıdan hem de derinlemesine sorgulanmalı.

Mavi Marmara saldırısının yaşandığı gece İskenderun'da deniz üssü neden vuruldu? Hindistan'ın Mombai kenti neden denizden gelen büyük saldırılara maruz bırakıldı? Pakistan'ın Karaçi liman kantindeki deniz üssü neden saatlerce ateş altında kaldı? Terör koalisyonu her yerdeydi ve arkasında hep benzer çıkarlar, hesaplar beliriyordu.

Tam da bu dönemde, tam da Türkiye'nin etrafında düşmanca bir blok oluşturulmaya çalışıldığı günlerde Ankara'nın vurulmasının arkasından ne çıkarsa çıksın, bu tür bir sorgulamaya şiddetle ihtiyacımız var.

Doğu Akdeniz'deki sondaj krizi, İsrail-Yunanistan, Rum Yönetimi askeri ortaklığı, Türkiye-Mısır ortaklığı çabaları, Türkiye'nin Filistin vurgusu.. Hepsi benzer saldırıların gerekçesi olabilecek gelişmeler...

Açık söyleyelim: Bizden intikam alıyorlar. Hem de çok çirkin yöntemlerle. Süreç devam edecek ve bizler şaşırtıcı gelişmelerle karşı karşıya kalacağız. Yapılması gereken tek şey, asla geri adım atmamaktır. Bu oyun ancak böyle bozulacaktır...

"Türkiye ayağa kalkmalı" demiştik. Gerçekten ayağa kalkmalı...

BAŞ ŞAĞLIĞI

Afganistan eski Devlet Başkanı Burhaneddin Rabbani, Taliban'la pazarlıkları yürütürken evine yapılan saldırıyla şehit edildi. Çok değerli bir insandı. Allah rahmet etsin. Rabbani'nin komutanı Ahmet Şah Mesud, 11 Eylül saldırılarından iki gün önce şehit edilmişti. Büyük komutanın ölümü, aslında 11 Eylül saldırılarının ve Afganistan'ı işgal projesinin bir aşamasıydı. 11 Eylül ve sonrasının karanlık tarihini aydınlatacak bir suikasttır bu. Yarın bunu detaylarıyla tartışmaya açacağız...