İngiltere’de, temmuz ayının son günlerinde başlayan mülteci, göçmen ve Müslüman karşıtı eylemler ve bunlara verilen cevaplar tüm Avrupa’yı ve elbette dünyayı kara kara düşünmeye sevk ediyor. İngiliz aşırı sağcılarının, mültecileri hedef almaları, kaldıkları otelleri ateşe vermek istemeleri, İngiltere yakın  tarihini biraz bilenler için, “İngiliz Cin’i şişeden çıktı mı” sorusunu akıllara getiriyor.

Bilindiği üzere olaylar, İngiltere'nin Southport kentinde 17 yaşındaki bir saldırganın, 29 Temmuz'da 3 çocuğu öldürmesi ve 10 kişiyi de bıçakla yaralamasıyla başladı. Saldırı olayının sosyal medyada yapılan yalan, yanlış haberlere dayanılarak yayılması ve bunun sonucu olarak 30 Temmuz’da aşırı sağcıların aynı kentte camiye saldırmalarıyla alevlenmiş oldu. Aşırı sağcı gruplar, kısa sürede olayları ülke geneline yaydılar.

Southport kentini takip eden gösteriler, ilerleyen günlerde Hartlepool, Liverpool, Glasgow, Dover, Bristol, Hull, Blackpool, Stoke-on-Trent, Blackburn, Weymouth, Middlesbrough, Rotherham Plymouth ve Tamworth gibi kentlere yayıldı. Saldırganların hedeflerinde camiler ve Britanyalı Müslümanlar vardı.

Aşırı sağ grupların ve ırkçıların ülke düzeyinde yaptıkları eylemler karşısında, ülkedeki ırkçı ve aşırı sağ karşıtları başta olmak üzere, Müslümanlar da harekete geçtiler. Lokal yapılan karşı gösteriler büyüyerek, Londra’da, “Aşırı Sağı Durdurun Ulusal Günü” düzenlenmesini sağladı. Saldırıları kınama bununla da kalmadı. Gelişmeleri yakından takip eden İngiltere Kralı 3’üncü Charles adına Buckingham Sarayı’ndan bir açıklama yapıldı.

Elbette, aşırı sağ karşıtı yapılan gösteriler ve 3’üncü Charles’in “Topluluk ruhu” ifadeleri oldukça önemli. Ancak, olayların bu hale gelmesi ve aşırı sağ grupların şiddet kullanmaları İngiltere tarihinde daha önce yaşanmış gelişmelerdir.

Geçen yüz yıla baktığımızda, son iki haftadır İngiltere’de yaşananların yeni olmadığını görmekteyiz. İngiltere’de, her ne kadar İngilizler, yüz yıllardır farklı kültür, din, dil ve renklere sahip topluluklarla birlikte yaşasalar da, bazı grupların tarih içinde şiddete baş vurdukları bir gerçektir. Sömürü dönemine gitmeye gerek yok. 1919, 1948 ve 1958 yıllarında, İngiliz beyaz erkekler, kendi şehirlerinde yeri olmadığını düşündükleri insanlara karşı öfke patlaması yaşattılar.

Çok ilginçtir, İngiltere’de aynı öfke patlamaları 1981 yılında polis şiddetine karşı, 1991 yılında yüksek belediye vergilerine karşı, 2001 yılında da Asya kökenli gençlerle İngiliz gençler arasında yaşandı. 2011 yılında ise, siyasi iktidarın değişmesiyle şiddet olayları ve gösteriler yaşanmıştı.

Son haftalarda görüldüğü gibi, geçen yüzyılda yer yer yaşananlarda da ırkçı şiddet ve yerlilik, ‘Biz ve onlar’ duyguları sürekli itici güç oldu. Şiddet, İngiltere’ye yakın zamanda sığınanlarla sınırlı değil elbette. Altı, yedi nesildir İngiltere’de yaşayan, doğan, büyüyen ve İngiliz toplumunun bir parçası olanlara da şiddet yöneltiliyor. Bu süreçte, elbette Müslümanlara, hem de Birleşik Krallık’ta yaşayan ve vatandaşı olan Müslüman topluluklara karşı da nefret, geçmiş yıllara göre daha fazladır.

Oysa, son günlerde yeniden görüldü ki, Olimpiyat Oyunlarında, bir çok ülkeyi temsil edenlerin çeşitliliği o ülkenin insanlarının gurur kaynağı olmuştur. Avrupa için, aşırı sağ siyasetçilerin iddia ettiğinin tam aksine, çeşitlilik bir zenginliktir. Avrupa’nın gerçeğidir. Sadece spor alanında değil, tüm toplumsal alanlarda, çeşitlilik Avrupa’nın bir gurur kaynağıdır.

O halde, İngiltere’nin farklı kentlerinde saldırganları hareket ettiren, “Göç tüm sıkıntıların kaynağıdır” inancı, tamamen bir yanılgıdır. Bu inanç, ülkelerin hiçbir sorununu çözmez. Bu çirkinliğe, karşı koymanın yolları aranmalıdır. Avrupa, içine kapanarak, dünyadan kendini izole ederek bu düşünce ve hareketlere karşı koyamaz.

İngiltere’de yaşananlar her ne kadar, ‘İngiliz Cin’i şişeden çıktı mı’ sorusunu beraberinde getirse de, İngiltere’nin ve elbette tüm Avrupa’nın bu tür gelişmelerden çıkış yolu, geçmişte olduğu gibi “Çeşitliliği kucaklama” ile olacaktır. Avrupa kendisine ve tarihine ihanet edemez.
Avrupa’nın gücü, birliğidir.


Veyis Güngör
13 Ağustos 2024