Buradaki ‘siyasi irade elbette’ Başbakan Erdoğan’dır. CHP ve MHP de yasanın aynen kabulünü destekliyor.
Önce şunu belirtmek gerekir: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun 27 maddedir. Kimse kanunun bütününe itiraz etmiyor. Sorun iki konuda öngörülen cezaların azaltılmasıyla ilgilidir.
- “Şike ve teşvik primi alanında” işlenen suçlar için 11. maddede getirilen “beş yıldan on iki yıla kadar” hapis cezası “bir yıldan üç yıla kadar” hapse indirilmiştir. Dahası bu suçlar “özel yetkili” mahkemelerden alınarak normal mahkemelere verilmiştir.
- “Spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düzeninin bozulması”na ilişkin suçlardan bazılarında da benzer şekilde ceza indirimi yapılmıştır.
Tepki çeken bu iki husustur.
Rüşvet, irtikap gibi
Cumhurbaşkanı Gül bu indirimleri adaletin “ölçülülük ve caydırıcılık” ilkelerine aykırı bularak kanunu geri çevirmiştir. Şunu da belirteyim: Önceden sadece “spor kulübünün yönetim kurulu başkan ve üyeleri” şike suçlarından sorumlu tutulurken, cezalarda indirim yapan yeni yasada (6250 Sayılı Kanun) bu sorumluluk menajerlere kadar genişletilmiştir; iyi de olmuştur.
Yeni yasa, indirdiği cezaların paraya çevrilemeyeceği ve ertelenemeyeceği hükmünü de getirmektedir.
Tayyip Bey’i yasada direnmeye ikna eden faktörün bu iki madde olduğunu sanıyorum.
Fakat “beş yıldan on iki yıla kadar” olan cezaların “bir yıldan üç yıla” indirilmesi sorunu ortadan kalkmamıştır.
Hükümetteki hukukçuları tedirgin eden de budur.
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı uzun yıllar başarılı avukatlık yapmış bir hukukçudur. Akşam’a verdiği açıklamada, “şike” denilen suçlarla genel ceza sistemindeki “rüşvet, irtikap” gibi suçlar arasında benzerlik kurarak cezalarının da benzer ağırlıkta olmasını savunuyor. Bu görüş, ceza felsefesi bakımından son derece haklıdır.
Sisteme aykırı
Eski ve yeni şike yasalarının sorunlu bir tarafı da “ceza sistematiği”ne aykırı yönlerinin bulunmasıdır. Aşırı şiddetli cezalar da, yetersiz cezalar da Ceza Kanunumuzun rüşvet, irtikap gibi suç örnekleriyle meydana getirdiği “ceza sistematiği”nden bir sapmadır.
İkincisi, bir taraftan cezayı indirip öbür taraftan “paraya çevrilemez, ertelenemez” diye “özel hüküm” koymak da ceza sistematiğine aykırıdır.
Hiçbir hukukçunun çıkıp bunların “genel ceza sistematiğine” uyduğunu söyleyebileceğini sanmıyorum.
Ben bu yazıyı kimsenin lehine veya aleyhine yazmıyorum. Evet, ilk yasa ile şiddetli cezalar getirilirken kantarın topu kaçırılmış, bunu fark ettik... Şimdi de kantarın topu öbür tarafa kaçırılıyor diye kaygılıyım.
“Ceza sistematiği, cezaların ölçülü ve caydırıcı olması” gibi temel kavramlar, binlerce yıllık hukuk ilminin tecrübeleriyle oluşmuştur; özen gösterilmelidir.
Biliyorum, bugün Komisyon bu eleştirilere bakmadan aynen kabul edecektir. Ben hukukun felsefesini savunmak için yazdım bu yazımı.
Son bir not; evet Gül ile Erdoğan bu konuda karşı karşıya geldiler; ama bundan siyasi bir kavga çıkmayacaktır.