Hollanda Türkleri, bu yıl Hollanda’ya Türkiye’den yapılan göçün 60’ıncı yılını kutluyorlar.
Bu tür yıldönümleri; hiç şüphesiz, geçmişin bir muhasebesini yapmak, acı ve tatlı hatıraları gözden geçirmek, başarıları ve hataları yeniden hatırlamak ve bu tecrübelerden, birikimlerden ve dahi uzmanlıklardan ders alarak, geleceğe yönelik hesaplar yapmak için çok önemli fırsatlardır.
Biz, geride kalan bu süreçte oluşan bilgi, tecrübe ve başarı birikimine kısaca, ‘Hollanda Türklerinin Kurumsal Hafızası’ da diyebiliriz.

Takdir edilir ki, ‘kurumsal hafıza’ kendiliğinden oluşmaz. Oluşması için kahramanlara ihtiyaç vardır. Kurumsal hafızanın oluşması için, Serdengeçtiler ve kendilerinden çok, mensup oldukları millet ve topluluğu düşünenler, bir başka ifadeyle tarih yazanlar gerekmektedir.

İşte, 60 yıl boyunca ‘Hollanda Türkleri Kurumsal Hafızasının’ oluşmasında önemli rol oynayan kahramanlardan birisi de İbrahim Görmez’dir.

Birinci nesil Hollandalı Türkler arasında ‘İzmirli İbrahim’ olarak da bilinen Görmez, özellikle Hollanda Türk tarihinde, camilerin açılması, kültür merkezlerinin kurulması, federasyonların hayata geçirilmesi, ‘İslam Radyo ve Televizyon Kurumu’nun oluşması gibi, birçok ‘ilk oluşumda’ adı geçen ve sitayişle bahsedilen isimlerden birisidir.

Bu tür yazılar, her ne kadar gelenek olduğu üzere, şahsın ebedi aleme göç etmesinden sonra yazılsa da, değerli yazarımız Sadık Yemni, diğer bazı aktif isimlerde olduğu gibi, bu geleneği bozarak, İbrahim Görmez hakkında bir eser hazırlamaktadır. Bu doğrultuda, naçizane, ben de tanıdığım yönleriyle İbrahim Görmez hakkında, bir şeyler ifade etmeye gayret edeceğim.

İbrahim Görmez’i, Hollanda’ya geldiğim 1980’nin son aylarında tanıdım. O yıllarda, Amsterdam’daki Damrak ile Kalverstraat arasında küçük bir sokakta yer alan, Fatih Camii’nin başkanıydı İbrahim Görmez. Zeki Gül de, caminin Diyanet’ten görevli imamıydı. Ki, o yıllarda, bugün olduğu gibi, kentin her bölgesinde camiler yoktu.
 
Büyük bir kiliseydi ilk Fatih Camii… Özellikle Cuma ve Bayram namazlarında camii dolar taşardı. Cuma namazı çıkışı, cami önünde biriken cemaat, Hollandalılar tarafından garip bakışlarla izlenirdi. Hafızam beni yanıltmıyorsa, cami çıkışının karşısı Hollanda kahvehanesiydi. Hemen hemen her cuma namazı çıkışında, uzun sakallı bir engelli Hollandalı, üç tekerlekli sandalyesi ve kurt köpeğiyle, bu kahvehanenin terasında bir şeyler içerdi.

İbrahim Görmez, bir cuma namazı sonrası, Türklere yeni bir cami binasının bulunduğunu, yeni binanın, şimdiki binadan daha büyük, daha kullanışlı ve daha kolay ulaşılabilir olduğu müjdesini vermişti. Görmez, hakikaten, çok fazla vakit geçmeden, (1981 ya da 1982 yılı olabilir), şimdiki Rozengracht’daki kiliseyi satın alarak, burayı camiye çevirmişti.
Hakikaten bu bina, ilk binaya göre daha ferah, daha büyük ve daha kolay ulaşılabilir bir konumdaydı. Yeni bina, adeta bir külliye şeklindeydi. Çok amaçlı kullanılabilecek ek binalar, kiraya verilebilecek dükkanlar, yurt yapılacak odaları vardı. Bu tür imkânlar, caminin sürdürülebilir bir gelire sahip olmasına imkân veriyordu. Nitekim, öyle de oldu. Hatta, Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu ofisi uzun yıllar, Fatih Camii’ndeydi.  

Yeni Fatih Camii binası, o yıllarda devam ettiğim Amsterdam Üniversitesi Pedagoji Fakültesine çok yakındı. Her fırsatta, Fatih Camii’ne gitmekteydim. İşte bu yıllarda, İbrahim Görmez’i daha yakından tanıma fırsatı buldum.

Görmez, bir taraftan satın alınan Fatih Camii’ye para toplama faaliyetlerini organize ediyor, bir taraftan uluslararası fonlar bulmaya çalışıyor, bir taraftan da cami müdavimlerinin her türlü sorunlarıyla ilgileniyor, onlara vakit ayırıyordu. Öyle ki, bir cuma namazı sonrası, cami içinde İbrahim Görmez’i yakalayan bir babanın, Görmez’e adeta rapor verir gibi, kızlarından birinin psikoloji fakültesine devam ettiğini, diğerinin de tıp fakültesine başladığını, gururla anlattığına şahit oldum. Amsterdamlı Türkler, sorunlarını ve başarılarını İbrahim Görmez’le paylaşıyorlardı adeta…

Camii’nin ilk satın alındığı yıllardı. Bir Bayram namazı sonrası, cemaatten para toplanmıştı. O zaman, yardım yapanların isimleri ilan edilirdi imam efendi tarafından. O Bayram namazı sonrasında, bütün cemaatin dikkatini çeken anlamlı bir yardım yapılmıştı. Camii’nin borcunu ödemek için yana döne para arayan İbrahim Görmez’in henüz yedi yaşındaki oğlu Yunus Emre Görmez, kumbarasında topladığı parayı, Fatih Camii’ne hibe etmişti. Bu davranış, cemaat tarafından alkışlanırken, Camii’ye daha fazla hibe edilmesini de teşvik etmişti.

İbrahim Görmez, 1979 yılında, Den Haag’dan Cafer Yavuz, Vlaardingen’den İbrahim Baygor ve Deventer’den Ali Yanbeyi ile birlikte (ki henüz Hollanda Diyanet Vakfı kurulmamıştı) Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nu kurdu ve bu Federasyon’un başkanı oluyordu. Erdinç Türkcan ve Mehmet Emin Ateş, 1981 yılında yapılan Amsterdam’da yapılan kongrede Federasyon yönetim kuruluna seçildiler.
Federasyon, bir taraftan Hollanda’daki Türklerin din hizmetleri ihtiyacını karşılamak için Türkiye’den imamların gelmesini sağlıyor, bir taraftan da Hollanda genelinde açılan ve sayıları ileriki yıllarda yüzlere ulaşacak cami-dernek ve vakıflarının kurulmasına yardım ediyordu.
Tabii ki, bütün bu işlerin yanı sıra, bir de Hollanda resmi makamlarıyla ilişkiler vardı. Ki, bu ilişkiler kolay değildi, vakit alıyordu. Hollandalı bürokratların bilgilendirilmesi, ön yargılarının giderilmesi gerekiyordu. Çünkü, Hollanda resmi makamları ve bürokratlar, o yıllarda Türkiye’den kaçıp gelen kimi solcular tarafından yapılan yayınlarla, yanlış yönlendirilmişlerdi. Örneğin, Hollanda’daki yabancılara hizmet etmek amacıyla kurulmuş olan Nederlans Centrum Buitenlanders NCB (Hollanda Yabancılar Merkezi)’nin hazırladığı, “Bozkurt ve Hilal” kitabı, ne yazık ki, yanlış ve maksatlı bilgilerle doluydu.

İşte, Hollanda şartlarının toz ve dumanlı olduğu o yıllarda, İbrahim Görmez’in başkanlığındaki Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, Hollanda’ya gelen imamların kısa dönem eğitimden geçirilmesi başta olmak üzere, cami ve dernek yöneticilerine yönelik, yöneticilik eğitimi programları düzenliyordu. Federasyon o yıllarda, hem hafta sonu eğitim programları yapıyor hem de Hollandaca hazırlanan bülten niteliğindeki yayınlarla, Türk ve İslam kültürünü tanıtıyordu.

Federasyonun Amsterdam Krasnapolsky Hotel salonlarında yaptığı muhteşem kongreler, Fatih Camii karşısındaki Roothaanhuis salonlarında, bir Türk gazetesi ile birlikte yapılan Yurtdışı İşçi Sorunları Tarama Toplantıları, Hollanda Türkleri tarihinde yer alacak faaliyetler arasındadır.

İbrahim Görmez, yerinde duramayan, yedi-yirmi dört, Hollanda’daki Türkler ve Müslümanlar için yeni oluşumlara imza atan üç beş kişiden biridir. Amsterdam Fatih Camii Külliyesi, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu devamında, sonu büyük bir hayal kırıklığıyla bitecek olan İslam Radyo ve Televizyon Kurumunun açılmasında baş rol oynamıştır. İbrahim Görmez’in bu üstün gayreti ve başarıları, İslam Radyo ve Televizyon Kurumundaki görevi esnasında, bizimkiler tarafından, ne yazık ki sekteye uğratılmış ve artık Görmez’in aktivistlik döneminde duraklama dönemi başlamıştır. Her ne kadar, mahkeme sonucunda İbrahim Görmez ve ekibi haklı bulunsa da, İslam Radyo ve Televizyon Kurumu, Müslümanların elinden uçmuş gitmiştir.

Koca çınar İbrahim Görmez’in karşı karşıya kaldığı bu durum elbette, toplumda birçok başarılı ismin başına gelmiştir. Kıskançlık, iftira, yarım yamalak bilgilerle yargılama, yapılanın değerini anlamama, göçmen ve azınlık grupların iflah olmaz hastalığıdır.

Her şeye rağmen, kadir kıymet bilenlerin de olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Son yıllarda ve hassaten göçün 60’ıncı yılı etkinlikleri çerçevesinde birinci nesilden hatırlanan ve kendisine en fazla baş vurulan isim olarak İbrahim Görmez’i görmekteyiz. Akranlarının azalmış olması ve yaşının ilerlemesine rağmen, davet edildiği toplantılara koşa koşa gidiyor Görmez. Onca vefasızlığa rağmen, etkin olmak, toplum için bir şeyler yapmak, tecrübelerini aktarmak için hâlâ elinden geleni yapmaya çalışıyor.

Sözün özü; İbrahim Görmez, 60 yıllık Hollanda Türk Toplumunun kurumsal hafızasını taşıyan ve sayıları bir elin parmakları kadar az olan insanlardan birisidir.
Toplum temsilcilerinin, (istisnalar hariç), bu gerçeğin farkında olup olmadıklarını bilemiyorum. Ama, şunu ifade etmek gerekiyor: Bugün kurum ve kuruluşların başında bulunan aktörler, geleceğe yönelik bir misyon taşıyorlarsa, geleceğe yönelik bir iddiaları ver dertleri varsa, geçmişi çok iyi bilmeleri gerekmektedir.
Dün bilinmeden, yarınki hedef tayin edilemez.
Koca çınar İbrahim Görmez ve topluma uzun yıllar hizmet eden isimlerin kıymetinin bilinmesi dileğiyle…

Veyis Güngör
28 Haziran 2024