Hollanda başta olmak üzere, Avrupa’daki birçok ülkede, okullarda Türkçe derslerinin verilmemesi önemli bir sorun teşkil ediyor.

Avrupa Türklerinin en önemli meseleleri arasında yer alan “Türkçe” meselesi, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da düzenlenen bir çalıştayda ele alındı. Çalıştay, 2008 yılından itibaren, Türk dili ve edebiyatı alanında etkinlikler yapan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) tarafından organize edildi. Alanında uzman akademisyenler, yazarlar ve STK temsilcilerinin katıldığı programda; Avrupa’da Türkçe eğitim ve öğretimde karşılaşılan sorunlar başta olmak üzere, Türkçe yayınlar ve meseleleri üzerinde de değerlendirmeler yapıldı.

 Çalıştay, TDED Başkanı Ekrem Erden’in konuşmasıyla başladı. Dört saat süren programda, Türkiye ağırlıklı olarak Almanya, Moldova, Amerika ve Hollanda’dan katılımcılar, Avrupa’da, hatta yeryüzünde Türkçe meselesinin bugünü ve geleceği üzerine düşüncelerini açıkladılar. Zira, Çalıştaya katılan konuşmacıların dünyanın farklı kıtalarından olması ve alandan örnekler vermeleri, Çalıştayı bir Dünya’da Türkçe Çalıştayına dönüştürdü. TDED, farkına varmadan “Dünya’da Türkçe Çalıştayı” organize etti.

 

Çalıştayda yapılan konuşmalar, bir rapor ve kitapçık halinde yayınlanacak. Onun için, konuşmaların içeriğine girmeden, burada, çalıştayda da gündeme gelen iki konuya kısaca temas etmek istiyorum.

Bunlardan birincisi, Türkçenin Avrupa’da karşı karşıya olduğu sorunlar.

 Hollanda başta olmak üzere, Avrupa’daki birçok ülkede, okullarda Türkçe derslerinin verilmemesi önemli bir sorun teşkil ediyor. Avrupa’da doğup büyüyen Türk çocukları, eğitim ve sosyal hayatta yaşadıkları ülkelerin dilini kullanıyorlar. Bu durum, Türk çocuklarında Türkçenin günlük hayatta daha az kullanılmasını, zamanla unutulmasını beraberinde getiriyor.

 Aile üyeleri arasında Türkçenin konuşulması teşvik edilse de, çocuklar ve gençler gayri ihtiyari yerel dili tercih ediyorlar. Bazı aileler, çocukların okulda ve sosyal hayatta başarılı olması düşüncesiyle, aile bireyleri arasında Türkçe yerine yerel dilin kullanılmasını tercih ediyor.

Türkçe ve Türk kültürünün tanıtılması yönünde etkinliklerin az olması, Türkçenin daha yaygın olmasını zorlaştırıyor. Türkçe yayın yapan medyanın her geçen gün azalması da, Avrupa’da Türkçe’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar arasındadır.

Temas edeceğim ikinci konu ise, Avrupa’da daha etkin ve sürdürülebilir Türkçe eğitimi için stratejik adımlar.

Bu adımların başında, Türklerin yoğun olarak yaşadıkları şehirlerde, Türkçenin okul müfredatına girmesi ve okullarda Türkçenin seçmeli ders olması, gelmektedir. Türk dernek, vakıf ve kuruluşlarının hafta sonu Türkçe kursları organizasyonları da Türkçenin öğretilmesini sağlayacaktır.


Türkçe dersleri verecek olan öğretmenlerin nitelikli olmaları için bazı programlar, Türkiye’deki üniversiteyle ve Avrupa’daki eğitim kurumlarıyla işbirliği halinde yürütülebilir. Mevcut öğretmenler sürekli mesleki gelişim seminerlerine katılmalılar.

 Avrupa’daki Türk çocuklarının ilgisini çekecek modern ve güncel Türkçe eğitim materyalleri hazırlanmalı. Bunlar kitaplar, dijital içerikler, videolar ve interaktif uygulamalar şeklinde gençlere sunulmalı. Online eğitim platformları da geliştirilmeli.

Ailelerin evde Türkçe konuşmalarının teşvik edilmesi, Türk kültürünü tanıtan etkinliklere katılımlarının sağlanması, kültürel etkinliklerin arttırılması ve dilin canlı tutulmasını sağlayacaktır.  

Türkiye ve Türk Dünyasındaki sivil toplum kuruluşlarıyla Avrupa’daki kuruluşların farklı alanlarda işbirliği yapmaları, değişim, gezi, ziyaret ve eğitim programları yapmaları, Avrupa’da Türkçenin canlı tutulmasına katkıda bulunacaktır.

Sıcak bir yaz günü, İstanbul Eyüp Sultan’da organize edilen “Avrupa’da Türkçe Çalıştayı”nda, bu ve benzeri, birçok konu ele alındı. Şüphesiz, yukarıda değinilen sorunların çözümü ve stratejik adımların atılmasını sağlayan politikaların geliştirilmesi kaçınılmazdır. Bize düşen görev, durmadan ve bıkmadan bu ve benzeri konuları gündeme getirmek, hatırlatmak ve Türkçeyi bir varlık meselesi haline getirmektir.

Veyis Güngör
30 Haziran 2024