Hollanda'da Türkler için Danışma Kurulu (İOT) geçtiğimiz hafta sonu Amsterdam'da bir çalışma konferansı organize etti. Konferansın amacı ‘Hollandalı Tūrklerin toplumsal konumlarını iyileştirme bağlamında gerekli önlemlerin alınması için geniş kapsamlı fikirlerin geliştirilmesi’ olarak ifade edildi. Konferans’ta dört konuşmacı, iki grup çalışması ve tartışma yer aldı. Türk toplumunun Hollanda’da karşı karşıya kaldığı sorunlara örnek teşkil edecek; iş pazarı, eğitim, gençlik gibi konularda bazı veriler ve çözüm önerileri ortaya konuldu. Bunlar çalışma gruplarında da tartışıldı. Türk toplumunun yapacakları ve Hollanda devletinden beklenenler şeklinde bir sonuç deklerasyonu oluşturuldu. İOT önümüzdeki günlerde bu deklerasyonu yayınlayacaktır. Biz, kısaca çalışma konferansından bazı izlenimleri aktarmaya gayret edelim. Ama önce bu alanda yapılan diğer girişimlere bir atıfta bulunalım...
Hollanda Türk toplumunun geleceği ile ilgili İOT’nin yapmış olduğu hafta sonu konferansı, bu alanda bu yıl yapılan üçüncü çalışmadır. Birincisi, 11 Mart 2017 tarihinde yaşanan Türkiye-Hollanda diplomatik krizinden sonra Türkevi’nin himayesinde 52. Amsterdam Tartışmaları olarak yapıldı. Toplantıda “Hollanda-Türkiye Diplomatik Krizinin etkileri ve bunu aşma yolları” konuşuldu: http://www.turkevi.org/turkse-nederlanders-willen-een-bemiddelende-rol/. Diğer taraftan yaz tatilinden hemen önce HOTIAD (Hollanda Türk İşadamları Derneği)’nin ev sahipliğinde “Hollanda Türk toplumunun geleceği” konulu bir iştişare toplantısı yapıldı: http://www.haber.nl/hollanda-turk-toplumunun-gelecegi-uzerine/. Evet bütün bu girişimler, Hollanda Türk toplumunun daha iyi, daha ileri ve daha refah bir şekilde yaşamasını hedefliyor.
İOT’nin çalışma konferansına geri dönersek. İlk bölümde yani uzmanların sunumlarında Türklerin karşı karşıya kaldıkları bazı alanlarda veriler ortaya konuldu. Örneğin, bir İstatistik kurumu olan CBS görevlisi ve uyum/göç konusunda uzman Jaco Dagevos iş pazarı ve Türklerde işsizlik oranına dikkat çekti. Verilen bilgiye göre, Hollanda'da genel işsizlik %6 iken bu oran Türklerde %14'e ulaşıyor. Hollandalı gençlerde işsizlik oranı %9 iken bu oran Türk gençlerinde %23'e yükseliyor. İşsizlik oranı ikinci kuşakta %18'lerde seyrediyor. Hollanda’da işsizlik konjonktürel olarak değişiyor. 2008, 2009 ekonomik krizi gözle görülür bir şekilde işsizliğe yansıyor. Jaco Dagevos’a göre Türkler arasıdaki işsizliğin genel anlamda üç ana nedeni var. Bunlar: Türklerin network ve sosyal sermayelerinin sınırlı olması, kültürel sermaye, iş oryantasyonu ve iş arama alışkanlıklarındaki farklılık ve ayrımcılık. Bunun yanısıra eğitim seviyesi, Hollanda-Türkiye ilişkileri de işsizlik meselesinde rol oynayabiliyor.
Eğitim alanında karşılaşılan sorunlar arasında ise, Türk çocuklarının okulda arzu edilen bir düzeyde prestij göstermemeleri, yerlilere göre Türk çocuklarının önemli bir bölümünün diploma almadan okullarını bıraktıkmalarına dikkat çekildi. Türk çocuklarının farklı sebeplerden dolayı kapasitelerini optimal bir şekilde kullanmamaları ve okulların 1970’lerden bu yana, eğitimde geri bırakılan çocuklar için aldıkları ekstra ödenekleri yerinde kullanmadıkları da ifade edildi. Türk gençlerinin önemli bir bölümünün kendilerini Hollanda toplumuna ait hissetmedikleri, gençlerin iki kültüre ait olmanın zenginliklerini kullanmadıklarına da dikkat çekildi...
Peki neler yapılabilir? İş pazarında etkin olabilmenin yolunun iyi derecede Hollandaca konuşma, sosyal, kültürel sermayenin iyi kullanılması, network’ın genişletilmesi, ayrımcılıkla mücadelenin devam etmesi tavsiyeleri gündeme geldi. Eğitimde ise, Hollandalı elitlerin çocukları için yaptıklarının (ki bu alanda yılda 850 milyon euro harcanıyor) örnek alınması yani okul dışı eğitime bir an önce başlanması önerildi. Rol modellerin tanıtılması, kendi aramızda ve Hollandalılarla ortak çalışma, mağduriyet rolünden kurtulma gibi bir çok teklifler yapıldı...
Ve işin püf noktası yani meselenin can alıcı noktası ise yeni bir organizasyon yapısına duyulan özlemin ifade edilmesiydi. Yani günümüz Hollanda gerçeklerine ve şartlarına göre toplumu temsil eden ve harekete geçirecek yeni bir mekanizmanın, yeni bir yapılanmanın dile getirilmesiydi. Evet, sosyal sorumluluk taşıyan tüm bireyler ve kurumlar bu konuya kafa yormalı. Bu bizim için, vazgeçilmez ve öncelik addeden bir ev ödevidir.