BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanının göreve başlaması ile sonbahar Kıbrıs adasında heyecan ve yeni umutlar ile başlıyordu. Norveç’li Espen Barth Eide göreve başladığında Kıbrıs düğümünün karmaşıklığına değinmekle birlikte çözülemeyecek derecede olmadığını ve makul bir sürede sonuca ulaşılabileceğini belirtmişti. Daha da önemlisi Rum yönetiminin parça parça talepler ile konunun merkezinden uzaklaşarak “onu ver görüşeyim”, “bunu ver düşüneyim” davranışlarına cevap olabilecek şekilde detaylarda boğulmadan, küçük taleplerde bulunmadan asıl sorunu çözmeye odaklanmanın önemine değindi. Yaptığı görüşmeler ve sonrasında geliştirmekte olduğu fikirler yılların Kıbrıs sorununun çözümü için ufukta bir ihtimal olabilir mi sorusunu düşündürmeye başladığı sırada Kıbrıs Rum tarafı masadan kalkıp görüşmelerin sona erdiğini bildirdi.
Doğu Akdeniz ve Mezapotamya son dönemlerde çok sıkıntı yaşıyor; Yılların Irak sorunu, üzerine eklenen Suriye açmazı buna ilaveten İsrail-Filistin çıkmazı. Kıbrıs adasının doğusunda bulunan hidrokarbon yatakları, Kıbrıslı Rum’ların bu varlığı tek başlarına sahiplenme dürtüleri. Türkiye’den adaya getirilmek için çalışmaların sonuna gelinen asrın su projesi ve bir adım ilerisi olan elektrik bağlantısı, artık hayal olmaktan çıkan ve ayni yöntem ile getirilebilecek olan doğal gaz düşüncesi. Orta Doğuda sorunların kısa sürede çözülme imkanı yok gibi görünüyor. Suriye ve Irak sorununun iyimser görüşle bir iki yılda çözülmesi bu bölgeye büyük fırsatlar sağlayabilir. Veya çok olağanüstü gelişmeler olursa hiç umulmadık bir zamanda problem aniden çözülebilir mi diye düşünülsede birçok ihtimalin sıraya girip gerçekleşmesi ve sihirli değnek değmiş gibi problemlerin çözülmesi biraz fazla hayalcilik olur. Bunun yerine daha materyalist ve dünyanın bu bölgesindeki gerçeklere bakarak tahminde bulunmak gerekirse, Doğu Akdeniz önümüzdeki yakın aylarda uluslararası politika ve ilişkiler açısından sonbahar ve kış dönemini yaşayacak gibi görünüyor.
Konuya farklı pencerelerden bakarak önümüzdeki dönem için tahminlerde bulunabilinir. Kıbrıs adasından başlanacak olursa, buradaki mevcut durumun değişip bir anlaşmaya varılıp yeni bir Federal devlet kurulmasını Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’den başka isteyen yok gibi duruyor. Geçen yazımızda belirttiğimiz ve mevcut durumun sürmesi ile yıllardır iş sahibi gibi yaşayan, para kazanan, aile geçindiren, bu işlerden yaşı itibarı ile emekli olan binlerce insan var. Kıbrıs problemini çözüme yaklaştırdığınız müddetçe bu kişiler veya guruplar sayesinde o kadar uzaklaştırılıyorsunuz ve yeni çözüm modelleri düşünmeleri ve önermeleri için bunları beslemek zorunda kalıyorsunuz. Buna simbiyosis beslenme de diyebiliriz. İnsanlık için biraz incitici bir tanım gibi görünse de gerçeği yansıtıyor. Bu konuda Avrupa Birliği ve BM Güvenlik Konseyi Üyesi olan ülkeler çözüm odaklı düşünmeye başlarsalar eski alışkanlıkların sebep olduğu sürdürülebilir çözümsüzlük getirilerinin önüne geçilebilirmi? Biraz zor, zira bu ülkelerdeki bürokratlarda ayni sarmalın içinde yer alıyor ve sona eren bir Kıbrıs problemi beraberinde binlerce işsiz ordusuna da sebep olacaktır. Tüm bu sorunların aşılması için hem adaya gelmekte olan su, getirilmesi planlanan elektrik ve uzun vadede getirilebilecek doğal gaz ile bulunan hidrokarbon yataklarından sağlanacak katma değer hesaba katılarak süratle çözüm odaklı görüşmelere başlanması gerekiyor. Kıbrıs Rum tarafı masadan kalkıp görüşmeleri sonlandırdığını söylese de yakın bir tarihte geri dönmek zorunda kalacaktır. Bu konuda falcılık yapmadan söylenebilecek olan Rum Tarafının en ucuz politika olan zamana oynayarak yeni yılın ilk günlerine ulaşmak ve Türk tarafında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bahane ederek gelecek yılın ilk yarısını harcayabilmektir. Sonrasında neler olur denirse, böyle bir soruya cevap aramıyorlar sanırım. Birşeyler olursa yine duruma bakarak pozisyonlarına karar vereceklermiş gibi bir tavır sergiliyorlar.