Başbakan İrsen Küçük etrafındaki art niyetli kişilerin türlü oyunlarına rağmen doğruyu olduğuna inandığı şeyleri yapmaya çalışıyor. Ancak başarılı bir siyasi geçmişi ve politikada yıllarını harcamış bir isim olsa da Sayın Başbakanın da maalesef doğru zannettiği bazı yanlışları var...

Geçmişte şu yapıldı, bu yapıldı demek sadece muhalefetin işi benim değil...O sebeple ben bu yazıda geçmişin hatalarını değil geleceğin risklerini ifade etmek istiyorum...

Kurultay süreci tarafları farklı alternatif arayışlarına itti. Lefkoşa Mahkemesi’nin ‘kurultayın 10 gün içerisinde tekrarlanması kararı’ ibreyi Ahmet Kaşif lehine döndürmüş gibi olsa da Yüksek Mahkeme’den çıkan karar yeniden teraziyi dengeye getirdi...

Ancak tüm bunlar olup biterken Sayın Başbakan belki bilerek belki de farkında olmadan büyük bir yanlış yaptı...

Her ne kadar doğrulanmamış olsa da kamuya yapılması muhtemel olan istihdamlar, Başbakanı yeniden topun ucuna ve eleştirilerin kucağına bıraktı...

Kurultaya yönelik bir adım olması muhtemel...

Ancak Sayın Başbakanın belki kulağına ‘falanca bölgeden destek almak için şu istihdamlar yapılmalı’ diyen bazı lafazanlar olmuş olabilir...

Bunların her fırsatta destek değil köstek olduğunu ifade ettik...

Ancak istihdamlar konusunda belki de Sayın Başbakanın kulağına çalınmayan bir cümleyi yazayım...

İstihdam edilmesi muhtemel isimlerden biri; “Yahu hele bir alsınlar da bizi işe bakarık. İlla da oyu İrsen Küçük’e vereceğiz diye bir şey yok. Sandıkta nasılsa bilmezler kime oy attığımızı’ dediğini sayın başbakan biliyor mu acaba?

Kaldı ki ‘istikrardan yana’ olduğunu ifade edenlerin sandıkta nasıl yan çizdiğini de Sayın Başbakan görmüş olmalı...

Söylemlere göre %70’e %30 bir üstünlük sağlaması beklenen sayın başbakan, kurultaydaki rakibi Ahmet Kaşif’ten sadece 14 oy fazla çıkarabilmişti...

Sayın Başbakan’la Aralık ayının başında yaptığım röportajda; ‘süreç içerisinde hatalarımız olmuş olabilir. Kurultay neticesi de bunları sorgulamamıza vesile oldu’ demişti...

Ancak gelinen nokta ne yazık ki sayın başbakanın bunlardan bir ders çıkarmadığını ortaya koyuyor...

Kapalı kapılar ardında görüştüğüm Ulusal Birlik Partililer ve bazı bakanlar da bu gelişmeyi yanlış buluyor.

Belki onlar ‘koltuklarını kaybetmemek için’ şu anda size ‘yürü de korkma başbakanım’ diyor ama ben gerçeği söylüyorum...

Hata yaparsınız, kaybedersiniz diyorum...

Üstelik tüm bunlar olup biterken bu konuda herhangi bir açıklama yapmamış olmanızda akıllardaki soru işaretlerini artırıyor.

Son söz: Eğer bu istihdamlara güvenip de olası bir ikinci turdan galibiyetle ayrılmayı düşünüyorsanız, verilen sözlerin tutulmaması ihtimalini de göz önünde bulundurmalısınız..

Ayrı Kutu:
SUAT GÜNSEL’DEN İLGİNÇ ÇIKIŞ
Suat Hoca, iş dünyasındaki ve eğitimdeki başarıları ve projeleriyle Kıbrıs Türk Halkına mal olmuş bir isim... Bu vatanın bir evladı olarak ülkedeki gelişmeler onu da tedirgin etmiş olacak ki sarılmış kalem ve kağıda Sayın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na bir mektup yazmış...
Mektubu baştan sona okursanız, Suat Hoca’nın krizden kurtulmak için tek çarenin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun elinde olduğunu söylediğini görürsünüz...

Ağırlıklı olarak iç meselelerin yarattığı tedirginliğin ifade edildiği mektupta, Cumhurbaşkanının düğüm noktası olduğuna vurgu yapılıyor.

Bu durum aslında bana son derece ilginç geldi...

Sayın Eroğlu hiç şüphesiz bu ülkeyi karış karış bilen, sorunları ve çözümleri konusunda önemli teşhisler yapabilen bir isim ancak özellikle Kıbrıs sorununun yeniden hareketlendirilmeye çalışıldığı bugünlerde Sayın Cumhurbaşkanının dikkatini iç meselelere yoğunlaştırmasını beklemek biraz fazla fedakarık olur gibi geliyor bana...
Sayın Cumhurbaşkanı partiler üstü olmasının yanı sıra bir de ‘görüşmeci’ sıfatını taşımaktadır...
Kıbrıs müzakerelerinin askıya alınması nedeniyle ister istemez ‘iç meselelere’ yoğunlaşan Cumhurbaşkanımızın dikkatini yeni sürece odaklaması ve ekibiyle birlikte bir sonuca ulaşmak için çalışması daha elzem geliyor bana...

Bu sebeple Sayın Günsel’in mektubu önemli ve samimi olmasının yanı sıra biraz da manidar geldi bana...
Sanki bir şikayet ya da iyi niyet mektubundan ziyade ‘üstü kapalı bir destek’ mektubu gibi olarak yorumladım ben bunu...
Peki bu kötü mü, hayır değil tabii ki...
Ancak üniversitelerimizin de siyasetin oyuncağı olmasını istemem.
O nedenle bu konudaki nacizane görüşümü de sizlerle paylaşmış oldum.
Yorum ve son söz tabii ki de sizin...