Fransa’da uygarlık değerlerinin elde ettiği çifte zafer “Körün istedi bir göz, Allah verdi iki göz” deyişini hatırlatıyor.

Ermeni soykırımı iddialarını inkâra hapis ve para cezası getiren yasa bir hukuk ve özgürlük cinayeti idi.

Bu yüz karası suçun işlenmesini durduracak son şans, Anayasa Konseyi’ne en az 60 senatör veya milletvekili tarafından yapılacak iptal başvurusu idi.

İki başvuru birden gerçekleşti dün.

Senatoda 77, Meclis’te 65 imza toplandı.

Bu başlangıç, 2001 yılında kabul edilen “Ermeni soykırımı yasası”nın da iptalini beraberinde getirir mi; bugünden bilinmez ama soykırımın inkârına ceza öngören yasanın iptalini büyük ihtimalle sağlayacaktır.

Çünkü inkâr yasası, temel hakları; fikir, ifade ve araştırma özgürlüklerini boğazlıyor.

Lider kulu değiller

Zaten imzacıların ortak açıklamasında belirtildiği gibi bu parlamenterler soykırımın varlığını reddediyor değildir.

Karşı çıktıkları yanlışlar parlamentonun tarih mahkemesi yapılması ve “soykırım olmadı” diyenlerin ceza yaptırımları ile susturulmak istenmesidir.

Çünkü böyle bir özgürlük gasbı, soykırım alanındaki tarih araştırmaları için beyhudelikten öteye yasaklanma sonucunu getirecektir.

İkinci meclis ve saygınlığı tartışılmaz üyelerin oluşturduğu Anayasa Konseyi’nin, siyasi saplantılarla yapılacak yanlışları önlemekteki rolü bize de ibret olmalıdır.

İptal başvuruları farklı partilerin üyeleri tarafından imzalandı.

Hiçbiri liderine ters düşmekten korkmadı.

Ve hiçbiri bu yüzden zarar görmeyecektir.

“Milli iradeyi temsil eden meclisin yaptığı bir yasayı, yargı iptal edemez” demek, kimsenin aklından geçmeyecektir.

Avrupa vazgeçilmez

İnkâr yasası bir düşmanlık göstergesiydi.

Sonuçta Sarkozy’nin siyasi çıkar amaçlı, ırkçı ve din ayrımına dayanan kişisel düşmanlığı kendi alnına yapıştı.

Saplantısını Fransa’ya mal etme çabası amacına ulaşmadı.

Özgürlük ve insan hakları değerlerinin doğduğu yer Fransa, şöhretini hak ettiğini kanıtladı.

Biz de hiçbir zaman Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmemek gerektiğini öğrendiğimiz yeni bir tecrübe yaşadık.

Şimdi büyük Fransız şirketlerinin bu sonucun alınmasındaki rolünü gündeme getirenler çıkabilir, çıkacaktır.

Ticari ilişkiler doğru bir amaç için kullanılmışsa ne fenalık var?

Türkiye Fransa gibi bir ülkede ekonomik olarak feda edilemez bir statü kazanmışsa üzülmek mi, sevinmek mi gerekir?

***

Bulaşmayalım

Komşularının iç işlerine karışma merakı Türkiye’nin başına dert açabilir.

Bu ihtimal tedirginlik yaratıyor.

Dünkü grupta Başbakan komşulardaki hiçbir çekişmenin tarafı olmadığımızı söyledi ama bazı gelişmeler rahat etmeye izin vermiyor.

Onur Öymen, bu devre milletvekili olmasa da siyasetçi sorumluluğunu sürdüren bir hariciyecidir. Dün internetten Hamas örgütünün Türkiye’de büro açacağına dair haberler doğru ise bunun tehlikeler doğurabileceğine dikkat çekiyordu.

Endişesi yersiz değildir: Hamas’ın varlığı bölgedeki silâhlı çatışmalarda Türkiye’yi taraf tutmaya zorlayacaktır.

Bizce de Amerika’nın Türkiye’yi bölgede NATO amaçları dışında rollere razı etme çabalarından herkes endişe duymalıdır.

Kararlar, Türkiye’yi 1. Dünya Savaşı’na sokan komplonun tekrarına imkân tanımayan bir akılla oluşturulmalıdır.