Kerem sofrasının ilk on gününü geride bıraktık. Hz. Pir Rumi’nin “Şu bomboş midede ne güzel bir tatlılık var; eksik-artık değil; insan, tıpkı çenge benziyor” ifadelerini hissetmeye başladık. Ruh’un. asıl sahibiyle olan ilişkisinin daha geniş ve derin bir hal aldığını hissetmeye başladık. Oruç tutarken her ne kadar, zaman zaman mideden şikayetler gelse de, gönlümüzün feryatlar içinde olduğunu gördük…
Dün sabah saatlerinde Kamil Saygı’dan bir fotoğraf geldi telefonuma. Fotoğraf bir kitaptan çekilmiş. Muhtemelen şu günlerde okuduğu kitapdan. Fotoğrafi büyütünce ilk okuduğum cümleler şöyleydi: “Allah'ım! Düşmanlıktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlaktan sana sığınırım." Bu, efendimizin bir duasıydı. Sonra okumaya devam edince “Size yorulmadan yapılan en kolay ibadeti bildireyim; o da susmak, boş laf konuşmamak ve güzel ahlak” cümlesini gördüm. Bu da efendimizin buyruğuydu. Sonra bölüm başlığını gördüm. ‘EDEBİN ÖNEMİ’ başlığını taşıyordu. İlk cümleler şöyle: “İyi ahlaka erişmek ve güzel ahlakı tatbik etmek kalbi arındırır; böylece parlayan kalp aynamızda Allah’ın sıfatları zuhur eder. Edep, Allah’ın vahdetini anlamamıza vesile olur”.
Sonra, kitabın adını ve yazarını merak ettim. Sayfanın üst tarafına baktım. “Gönül Çerağını Uyandırmak: Yola Dair Nasihatlar” başlığını gördüm. Biraz daha dikkat edince kitabın yazarının ise Tosun Bekir Bayraktaroğlu olduğunu öğrendim. Heyecanlandım. ‘Tosun Baba’ olarak da bilinen Bayraktaroğlu, bu yılın Şubat ayında vefat etmişti. Aynı tarihlerde Ankara’daki bir kitap fuarıında bir dostum, ‘Amerika’da Bir Türk Şeyh Tosun’un Hatıratı’ başlıklı bir kitap hediye etmişti. Kitap Bekir Bayraktaroğlu’nun hayat hikayesini anlatıyordu. Kendisi yazmıştı. Vefatından haberim yoktu. Çok etkileyici,, bir o kadar da yönlendirici, insanı tefekküre davet eden muhtevası vardı kitabın. Okumaya başlar başlamaz ‘Kitap fuarında kısmetime düşen kitap’ başlığı taşıyan yazımı yazmıştım…
“Gönül Çerağını Uyandırmak: Yola Dair Nasihatlar” adlı kitaba geri dönelim.
Kitap, Eşrefoğlu Rumi’ye, Abdulkadir-i Geylani’ye, Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ına ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname’sinden alıntıları muhteva ediyor. Ayrıca, Bayraktaroğlu’nun Şeyhi Muzaffer Efendi’nin nasihatlarından hareketle, güzel ahlakı ve iyi insan olmanın yolunu gösteriyor okuyucuya. Günümüz Müslümanlarına Efendimizin buyurduğu “insanların en iyisi insanlara en çok iyilik edendir” desturunu hatırlatıyor Tosun Baba.
Gönüllerimiz tozlanmış. Kirlenmiş. Onun için Bekir Bayraktaroğlu, ‘Gönül çerağını uyandırmak gerekir’ diyor. ‘Tozlar alınsın, gönül asli işiyle uğraşsın’ diyor. Bayraktaroğlu şöyle devam ediyor: “Kalbin, cilalı bir aynadır. Üzerinde biriken toz örtüsünü temizlemelisin, çünkü onun vazifesi ilahi sırların nurunu yansıtmaktır. Kalp âlemlerinin üzerinde, yerlerin ve göğün nuru olan Allah’ın nuru parlamaya başladığında, kalbin çerağı uyanır. Kalbin çerağı; bir fanus içindedir, o fanus da inciye benzer bir yıldız gibidir.”
Tosun Baba, Amrika’da yirmi yıldır etrafındaki dostlarına anlattıklarından bir demet sunmuş ‘Gönül Çerağını Uyandırmak' adlı eserinde. O zaman, Avrupa’daki Türkler’e, daha doğrusu toplumun, insanlığın geleceği ile ilgili kaygısı olanlara açık bir mesaj var burada.
Azınlık olarak yaşamaya devam edeceğimiz Avrupa’da,’ nasıl bir insan modeli oluşturalım’ sorusuna cevaplar var Gönül Çerağını Uyandırmak' kitabında. Güzel ahlak, iyilik, fazilet, merhamet, paylaşma, kibarlık. Kısacası ‘gönül aynasını parlatmak’ olacak o özlenen insan modelinde.
Bunlar yeter mi?
Tabii ki ‘Hayır’.
Bunların yanısıra, o insan modeli her sabah içinde yaşadığı ülkenin bir gazetesiyle güne başlamalı, ülke ve dünya gelişmelerini takip etmeli. Tıpkı kitabın yazarı Bekir Bayraktaroğlu’nun dediği gibi: “Dünya heberlerini, her sabah eve gelen New York Times gazetesinden takip ederim”.
Evet, “Orucun açlık olmayıp, Hazreti Adem’in mirası Esma ul Hüsna’nın hayatımızda zuhur etmesine çalışmak olduğunu” hissettiğimiz şu Ramazan günleri sayılı olsa da güzel ahlak ve edep için önemli bir fırsattır.