19.yüzyılın sonlarında yaşamış ünlü İngiliz şair John Keats, 25 yıllık kısacık hayatına 3 kitap sığdırabilmiş.
Ailesini çok erken yaşta yitirişi, yoksulluk ve amansız hastalıklar derken en verimli olabileceği yaşta dünyayı terk eylemiş.
Şiirleri Türkçe'ye çevrildiğinde de etkisi büyük olur mu bilmiyorum ama ben söylediği şu cümlede takılı kaldım...
"Beyni geliştirmenin tek yolu hiçbir fikre saplanmamak, tüm düşüncelere açık olmaktır."
Keats'in bu söylediği doğru ise günümüz insanının " beynini geliştirmesi" çok zor...
Hangi konuda olursa olsun başkasının fikri ona ters geliyorsa acımazsızca eleştirmekten kendini alamıyor.
İşte kahvehanelerde yapılan kavgalar, gazete haberlerinin "okuyucu yorumlarına ve internet paylaşım sitelerine" taşınca durum bu hale geldi.
Sanatçısından siyasetçisine kimse halkın dilinden kurtulamıyor artık.
Eleştiri, eleştiri gibi olsa yine iyi, ağıza alınmayacak küfürlere maruz kalıyor insanlar, hemde hiç tanımadığı kişiler tarafından.
Ki zaman oluyor, bazen kendi kardeşiyle, evladıyla bile fikirleri birbirinden farklı, onu bir şekilde kabulleniyor da şarkı söyleyene, haber okuyana, kendi fikrini beyan edene tahammül edemiyor.
Sanki herşeyin doğrusunu o biliyor. Oklarına hedef olmamak için herkes onunla aynı fikirde olmalı.
Yaşayanlar zaten küfürü, hakareti yiyor da bir de son zamanlarda, öldüğü halde insanların zulmünden kurtulamayanlar var...
Cümleler, hep şöyle başlar oldu;
“Ölünün arkasından konuşulmaz amaaa...” yani konuşmaması gerektiğini de biliyor.
Lakin cümlesi bitip bir derin nefes bile almadan bütün nefretini dizelerine döküyor.
Ölene sövüyor sayıyor doymuyor da, bir de başkası "Allah rahmet eğlesin" derse, vay haline.
John Keats 19.yüzyılda "Beyni geliştirmenin tek yolu hiçbir fikre saplanmamak, tüm düşüncelere açık olmaktır." demiş...
Peki bizler ne yapıyoruz 21.yüzyılda?
Cevap basit;
Ne yazık ki Milliyetçiyiz, solcuyuz, dinciyiz adı altında her önümüze geleni linç etmeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz.