Türkiye’ye mi kendimizi tanıtıp, anlatacağız? Evet.
Çünkü bir başka ülkedeki zayıf lobicilik çalışması kazanımı ve mesafe almayı engelliyor... Ama sıra Türkiye’ye geldiği zaman zayıf hatta olmayan lobicilik çalışmalarının boşluğunu, Kıbrıslı Türklerin aleyhine olan çalışma ya da kampanyalar alıyor.
Türkiye’de var olan Kıbrıslı Türk, sivil toplum örgütleriyle gecikmeden bir araya gelinip, yapılabilecekler belirlenip, yola çıkılmalı.
Fazla söze gerek yok ANKARA’DA DA ANLAYANIMIZ YOK GİBİ.
HAVADİS’in Ankara Bürosu’nda masanın etrafında benim dışımda dört kişi...
Kıbrıs Türk Kültür Derneği (KTKD) Genel Başkanı Ahmet Göksan, Türkiye medyasında en eski Kıbrıslı Kardeşlerimizden Yusuf Kanlı, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı M. Erol Ekenleroğlu ve Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Göksan...
Sohbeti yönlendirme gibi bir çabam olmadı...
Hani derler ya salmatı bir sohbet...
İşte öyle olmasının daha verimli olacağına inandım.
***
Kıbrıs Türk Kültür Derneği 11 Aralık 1948 tarihinde kuruldu.
Derneğin resmi internet sayfasına Ankara’ya gitmeden şöyle bir göz atmıştım. Derneğin tarihçesi başlangıcının altında bulduğum bilgilerde bir bölümü şöyle:
“... Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin kurucu üyeleri Başbakanlık Umumi Murakabe Heyeti Mütehassısı Mehmet Ali Pamir, Müteahhit Semih Atayurd, Bayındırlık Bakanlığı mütercimi Kemal Oram, İstatistik Genel Müdürlüğü Dış Ticaret İstatistikleri Müdürü Nefi Korürek, Kızılay Genel Merkezi Neşriyat Servisi şefi Halil Fikret Alasya ve veteriner Nafiz Erus’dan oluşmaktadır. Kıbrıs okullarından yetişenler cemiyeti sonrasında kurulan ikinci cemiyet olan Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin kuruluşu ile ilgili çalışmalar ilk defa olarak “Müteşebbis Heyet” imzalı 11 Aralık 1948 tarihli bir kamuoyu açıklamasıyla duyurulmuştur;
“Aziz hemşehri, uzun çalışmalardan sonra hazırladığımız ana nizamname 11 Aralık 1948 tarihinde Ankara Valiliğine verilmiş ve İstanbul’daki cemiyet ile el ele vererek çalışmak üzere Kıbrıs Türk Kültür Derneği adlı cemiyetimiz resmen teşekkül etmiştir. Aşağıda yazılı gündemdeki konuları müzakere etmek ve seçimlerimizi yaparak biran evvel faaliyete geçmek için ilk genel kurul toplantısı önümüzdeki 19 Aralık 1948 Pazar günü saat 13.30’da Ankara Halkevi’nde yapılacaktır. Kıbrıs Türk davasının önem kazandığı bu sırada hükümet merkezinde yapacağımız bu ilk toplantıya sizin de şeref vermenizi ve bu davetiyemizi tanıdığınız her Kıbrıslıya ve Kıbrıs davası ile ilgili her vatandaşa ileterek kendilerini bu toplantıya iştirake davet etmenizi derin saygılarımızla rica ederiz.
Derneğin bu ilk toplantıdaki günden maddeleri ise müteşebbis heyetin gündem hakkındaki izahları, tüzük üzerinde görüşmeler, organların teşkili ve dileklerin görüşülmesi olarak belirlenir. Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin “Yayın No.1” olarak kamuoyuna duyurduğu Ankara 1948 tarihli ana tüzüğü şu başlıklardan oluşmaktadır;
“Madde 1- merkezi Ankara’da olmak üzere 11 Aralık 1948 tarihinde Kıbrıs Türk Kültür Derneği adıyla bir cemiyet kurulmuştur.
Madde 2- Derneğin amacı:
A- Kıbrıs Türkleri arasında, cemiyetleşme ve yardımlaşma ve fikirlerin gelişmesine ve her nevi aşırı sağcı ve solcu cereyanlardan uzak, demokratik ve millici bir terbiye ve kültürün yerleşmesine çalışmak.
B- Tahsil amacıyla Kıbrıs’tan anayurda gelen Türklere yol göstermek ve Türkiye’nin kültür müesseselerinden en iyi şekilde istifade etmeleri için gereken bütün kolaylıkları sağlamak.
C- Kıbrıs Türkleri arasında geniş ölçüde kültürel, sosyal ve ekonomik kalkınmaya sağlayacak ve Kıbrıs Türk cemaatinin rakip çoğunluk unsuru karşısında kendi varlığını koruyabilen iktisadi ve içtimai bir duruma yükselmesine yardım edecek tedbirler üzerinde tetkik ve araştırmalar yapmak ve bu yolda gereken her nevi faaliyette bulunmak.”
***
KTKD, TMT örgütlenmesinde de görevler üstlendi.
1964’te öğrencilerin Erenköy’e çıkması anlatılırken KTKD yine anılır.
KTKD yöneticilerinin hep farklı bir duruşu oldu anımsadığım.
Ankara’da Kıbrıslı Türklerin etkin bir sivil toplum örgütü olabildiler mi?
Net yanıtı hiç veremedim son zamanlara kadar.
Ancak, yurt dışındaki öteki Kıbrıslı Türklerin örgütlerinin ezikliği çağrıştıran mütevaziliğine karşılık merkezi Ankara’da olan KTKD, Ankara’ya Kıbrıs havası taşımaktan fazla, Ankara’nın havasını Kıbrıs’a taşıdı.
Bu tamamen benim kişisel gözlemlerimin sonuç toparlamalarından biri.
***
Ahmet Göksan’a Ankara’da lobicilik çalışmalarının çapını soruyorum.
Gazeteci dostum Yusuf Kanlı, sorumu daha netleştirmek için soruma şöyle bir katkı yaptı:
“Ahmet Bey, sizlerle sürekli temas halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kürsüye çıkıp Kıbrıslı Türklerin tezlerini savunup, sorunlarını dile getirecek bir milletvekili var mı? Aynı şekilde basında benzer amaçla yazı yazacak yazar sayısı kaç?”
Ahmet Göksan hiç ikilem geçirmeden şu yanıtı verdi: “Bir tane bile yok.”
***
Şimdi aklınızdan şu soruyu geçirebilirsiniz...
“Türkiye’de bu isimlere ihtiyacımız mı var?”
Evet, var... Hem de öteki dünya ülkelerinin basını ve parlamentosunda olduğundan çok fazla ihtiyacımız var.
Ankara’daki sohbette, KIBRIS SORUNU, TÜRKİYE’DE EN AZ BİLGİYLE EN ÇOK KONUŞULAN KONULARIN BAŞINDA GELİR yaklaşımı yineledim.
Sohbete katılanların tümü bu yaklaşımıma katıldı.
***
Yusuf Kanlı, Ankara’da Dışişleri ve Büyükelçiliklerle ilişkileri çok iyi gazeteci bir kardeşimiz.
Yusuf Kanlı da hem TBMM hem de medyada ve tabii kamuoyunda Kıbrıs’la ve Kıbrıslı Türklerle ilgili bilgi boşluğu ve bu boşluktan beslenen yanlış kanaatler olduğu görüşünde.
Tam bu noktada, “Türkiye’de Kıbrıslı Türk olmak nasıl bir duygu?” sorusunu seslendiriyorum.
Verilen yanıtların özü şu...
Özellikle son birkaç yılda yaşanan gelişmelerden dolayı, yıllardır Türkiye’de yaşayan Kıbrıslı Türkler, mecbur kalmadıkça Kıbrıslı Türk olduklarını söylemekten kaçınıyorlar.
Nedeni ise, nereden beslendiği bilinmeyen ama hızla Türkiye kamuoyuna taşınan, “ Kıbrıslı Türkler besleme; Kıbrıslı Türkler nankör; Kıbrıslı Türklerin maaşları çok yüksek” yaklaşımları...
***
Sohbete katılanların tüm Türkiye’de etkili bir lobiciliğe gereksinim olduğu noktasında buluştu.
Türkiye’ye mi kendimizi tanıtıp, anlatacağız?
Evet.
Çünkü bir başka ülkedeki zayıf lobicilik çalışması kazanımı ve mesafe almayı engelliyor... Ama sıra Türkiye’ye geldiği zaman zayıf hatta olmayan lobicilik çalışmalarının boşluğunu, Kıbrıslı Türklerin aleyhine olan çalışma ya da kampanyalar alıyor.
Türkiye’de var olan Kıbrıslı Türk, sivil toplum örgütleriyle gecikmeden bir araya gelinip, yapılabilecekler belirlenip, yola çıkılmalı.
Fazla söze gerek yok ANKARA’DA DA ANLAYANIMIZ YOK GİBİ.
Günün sözü:
Amaçsız çaba, boşa kürek çekmektir.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)