Amerika çekildi, hesaplaşma başladı. Bağdat'taki iktidar kavgaları inanılmaz suçlamalarla, şark usulü ithamlarla Türkiye'ye kadar uzandı. Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında çıkarılan tutuklama kararı, Türkiye'de ve dünyada; "Şii-Sünni çatışmaları yeniden mi başlayacak" endişesini tırmandırdı.
Peki ne oluyor Irak'ta? Gerçekten merkezi iktidarı elinde tutan Şiiler, Sünnileri tasfiye mi etmek istiyor, Kürtler ve Sünni Araplardan arındırılmış bir güç yapılanması mı söz konusu? Yoksa gerçekten adli bir durum, ciddi kanıtlara dayanan suçlamalar mı var?
İkinci ihtimal oldukça zayıf görünüyor. Gerçekte, Bağdat'ta yeni bir yapılanma arayışı gözlemleniyor. Ortada büyük oranda güç/iktidar hesaplaşması var. Üstelik bu hesaplaşma Irak'la sınırlı değil. İran, Suriye ve Türkiye ile birebir ilişkisi olan bir çatışma.
ABD işgali ile Irak'ın denetimini ele geçiren Şii gruplar, işgal sonrası kendilerini sınırlayacak bir gücün yokluğundan fırsatla ve İran'ın tam desteğiyle yeni bir Irak kurmaya çalışıyor. 2003 yılından sonra merkezi iktidarı tamamen kaybeden bu yüzden de işgali karşı direnen ancak sonrasında sistemle zoraki de olsa uzlaşan Sünni Arapların, ABD sonrası iktidarı paylaşmasına izin verilecek mi? Yoksa Bağdat yönetimi ile Kürtler arasındaki gerilim ve ayrışmanın bir benzeri, Şii ve Sünni Araplar arasında da mı yaşanacak? Bu, bir ihtimal ve ciddiye alınmalı. Çünkü süreç o yöne doğru gidiyor.
Ancak, ABD'nin çekilmesinden iki gün sonra çatışmaların başlamasının başka sebepleri de var. Sadece Irak iç dinamikleriyle sınırlı bir durum değil. Nuri El Maliki'nin son iki aydır verdiği mesajlara; ABD ziyareti sırasında Suriye konusundaki tutumuna, Bağdat'tan yaptığı 'Suriye'ye müdahaleye sert tepkiler içeren' açıklamalarına dikkat etmekte fayda var.
Bu sürece izleyenler ortada iki kavga olduğunu farkediyor. Kavgalardan biri Bağdat'ı yani Irak'ı kim yönetecek, Şii gruplar iktidarı diğer unsurlarla paylaşacaklar mı paylaşmayacaklar mı kavgası.. Son günlerde ortaya çıkan gelişmeler, paylaşmak istemediklerine işaret ediyor.
ABD sonrası Irak'ın yeniden yapılanma arayışı bu. Şu ana kadar gelişmeler maalesef uzlaşmayı değil, güç gösterisini öne çıkardı. Eğer öyleyse çatışma her geçen gün daha da şiddetlenecek ve berbat örnekler ortaya çıkabilecek.
İkinci kavga daha bir ürkütücü çünkü bölgesel nitelik arzediyor. Suriye odaklı bir dizayn daha doğrusu dayanışma çizgisi güç kazanıyor. İran-Suriye-Hizbullah direnç hattına yönelik saldırılar Şam yönetimine odaklanmışken, aynı anda İran'a saldırı kampanyaları artmışken bu hattın aralarındaki dayanışmayı güçlendirdiğini görüyoruz. İran-Suriye-Hizbullah hattına şimdi de Irak ekleniyor. Tahran, Şam'ın düşme ihtimaline karşı Şam'dan daha güçlü bir kalkan olacağını hesapladığı Irak'ı kuruyor. Artık bölgede İran-Irak-Suriye ve Hizbullah dayanışması gibi, eskisinden daha güçlü bir hat var.
Maliki'nin Suriye ile ilgili açıklamalarına, yer yer Türkiye'yi eleştirmesine ek olarak Bağdat'la Tahran arasında son iki aylık yakınlaşmayı, özellikle de askeri anlaşmaları izleyelim. Batı'dan gelen tehdit rüzgarlarına karşı İran eksenli direnç şu an için güç kazanmış görünüyor. Suriye'ye olası müdahalenin karşısında nasıl bir güç oluştuğunun resmidir bu.
Haşimi'nin korumalarının "itiraf"larında Türkiye'ye dikkat çekmelerinin, Türkiye'de eğitim aldıklarını iddia etmelerinin hikmeti bu olsa gerek. Müthiş bir propaganda savaşı bu. Türkiye'nin Suriye konusunda en açık pozisyonu alan ülke olması, Haşimi ile güçlü ilişkilerinin bulunması, Bağdat'taki tiyatronun asıl hedefinin Türkiye olduğu gibi bir sonuç da doğuruyor.
Öyle görünüyor ki, oyun Tahran'da yazılmış, Bağdat'ta oynanıyor.
Hadi hayırlısı...