Kıbrıs Türkü’nün gerçek anlamda bir değişime gereksinimi var.
Bugün gündemde olan hamlelerin özlenen değişimle uzak yakın alakası yoktur, hatta geçmişe çok benzemektedir.
Değişimin Kıbrıs Türk demokrasisinin kendi iç dinamizminden beslenmesi önemlidir. Bu zor ve zaman alıcı olabilir. Hiç önemli değildir.
Zorluk ve uzun zaman, bedeli ağırlaştırsa da sonunda kazanımı daha anlamlı, daha kişilikli kılar.
Eğer demokrasi kendi çaresini üretmez ve kurtarıcıdan yardım, imdat umulursa kurtuluş sonrası sıkıntılara katlanmaya herkes hazır olacak.
Bu yazım, Ozan Ceyhun’a yanıt değildir.
Ozan Ceyhun önce yazdı sonra da dün sabah yazdıklarını televizyonda söyledi.
Ceyhun’un yazıp söyledikleri, özellikle Ankara’da birilerinin seslendirdikleridir.
Okumayan ya da duymayanlar için yazılıp söylenenlerin özünü, Ozan Ceyhun’un yazısından alıntı yaparak sizlerle paylaşayım:
“ ... Anlatıldığına göre KKTC 2002 öncesi TC yönetimlerinin ve o dönemlerde “mal, mülk, vatandaşlık gibi” alanlarda nemalananların da desteğiyle bir Hanedan’ın yönetimindeydi. Özellikle Türkiye’nin de karanlık dönemlerinin sorumlusu olan ‘üniformalılar’ bu Hanedan’ın iktidarda kalması için çok çaba sarf etmekteydiler.
Yine anlatıldığına göre 2002 sonrası Türkiye’de de seçimlere müdahale etmek isteyen bu hanedan yıkıldı!
Yalnız yıkılan Hanedan ile onlarca yıl boyunca didişmekte olan ikinci aile 2. Hanedan olarak kontrolü eline geçirdi.
Birinci Hanedan’a haklı olarak hiç tahammülü olmayan Ankara boşluğu değerlendirerek kontrolü eline geçiren ikinci Hanedan konusunda da ‘kalemi kırdı’.
Buna karşın ikinci Hanedan’ın onlarca yıllık ‘bir numarası’ yine Ankara’ya yansıdığına göre bir yandan ‘Türkiye düşmanı sendikaları kışkırtarak’ diğer yandan 2002 öncesinin arta kalan güçlerini seferber ederek sürekli Ankara’ya karşı ‘tam bir gerilla savaşı taktiği’ ile ‘vur, kaç’ operasyonlarını başlattı.
‘Devlet ve parti ailemindir’ mantığı ile Ankara ile ‘savaşı el altından’ yürüttüğünü sanan Hanedan’ın her attığı adımdan emin olan Ankara’da doğal olarak KKTC’de ‘Hanedanlık’ istemeyen tüm güçlere destek vererek KKTC’de demokrasinin bir Hanedan’ın oyuncağı haline gelmemesi için gerekli adımları attı ve atmakta.”
***
Yazımın bundan sonrasında yazacaklarım için Ozan Ceyhun, kendini yanıtlamak, ya da açıklık getirmek bakımından sorumlu hissetmesin.
Yazımın, yazacaklarımın muhatabı değildir.
Açık açık yazdığı için yazımı yazmama daha somut veri oluşturmuştur.
Bu yazı bugüne kadar yazdığım yazılar içinde en rahat yazdığım yazı olacak.
Bu yazıyı rahat yazacağım çünkü hedef alınanlarla, hep siyasi karşı karşıya duruşum oldu, dahası kendilerine bir defa bile oy vermedim.
Ancak Kıbrıslı Türk insanının saygıdan beslenen hoşgörü kültürü içinde, benden yaşça büyük olan herkese gösterdiğim saygımı onlara da gösterdim.
***
Yazıda isim geçmese de 1. Hanedan, Rauf Denktaş Hanedanı, 2. Hanedan Derviş Eroğlu Hanedanı’dır.
Bu satırların yazarı olarak rahmetli Rauf Denktaş ve şu anki Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu’nu, Kıbrıs Türk halkının geleceği için yıkılması gereken siyasi statükonun mimarları olarak görüp ve en ağır eleştirileri yapanlardanım.
Eleştirilerimin, yazılarımın yeniden imzalanmasına gerek olsa tümünün altına da imzamı yeniden atarım.
***
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre hanedan, “Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük aile...” demektir.
Hanedan söz konusuysa, demokrasi, söz konusu değildir.
Hanedan söz konusuysa, hükümdar ne derse o olur... Baba hükümdardan sonra hükümdarlık babadan oğla geçer.
***
Kuzey Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türk halkı değişimi arzu ettiği zaman karşısında her zaman Ankara’yı buldu.
Ankara desteklemese ne Rauf Denktaş, 32 sene başkan ne de Derviş Eroğlu, 20 sene Başbakanlık koltuğundan kalırdı.
Siyasi ömürleri uzatan, demokrasi yolumuza Ankara’dan yuvarlanan kayalar olmuştur.
Parlak lafları, Kıbrıs Türk demokrasisinin güya örnek gösteriliyormuş gibi olmasını boş verin, batı ülkelerinde uygulandığı kadarıyla, çağdaş bir demokrasi Ankara tarafından bize dünden bugüne hep çok görülmüştür.
***
Rauf Denktaş’ın siyasi görüşlerine hayattayken katılmadım, geriye dönüp siyasi görüşlerini gözden geçirdiğim zaman gene katılmıyorum.
Eğer tartışma ortamı olursa da çıkar eleştirimi yaparım.
Ancak nasıl oturursak oturalım ama doğru konuşalım.
Rauf Denktaş, hayatını inandığı bir mücadeleye adamış, uluslararası kabul gören bir liderdi.
Aramızdan ayrılmasının üzerinden bir yıl geçti.
Dış ülkelerden gelenlerden Rauf Denktaş’ın liderliğine yönelik güzel sözleri duyuyoruz.
Rauf Denktaş, görüşlerine katılalım ya da katılmayalım Kıbrıs Türk insanının önemli bir değeridir.
Servetiyle değil düşünceleriyle, mücadelesiyle iz bırakmış bir mücadele adamıdır.
***
Birileri lafları kıvırsa da Cumhurbaşkanı Eroğlu’ne getirilen suçlamalar siyasi değil, makamını kullanarak, kendisi ve yakın çevresi için haksız kazanç elde ettiği şeklindedir.
Eroğlu ile ilgili, Türkiye Cumhuriyeti bilgi kaynaklarının elinde belgeler, bilgiler varsa hiç ama hiç gecikme olmaksızın KKTC’de ilgili kurumlara teslim edilsin ve gerekli işlemler başlatılsın.
Bu konuda, “yapmayın” diyecek bir tek Kıbrıslı Türk bulamazsınız.
Bu hamleler çok açık bir şekilde yapılmadan fısıltı ile yarım yamalak isim vermeden konuşmalarla, savaş açmak değildir.
***
Cumhurbaşkanı Eroğlu, hayatta ve görev başındadır. Kendisini savunması gereken bir durum varsa savunur mutlaka. O konuda bize söz düşmez.
Ancak Rauf Denktaş’ı da 1. Hanedanın başı ilan edip O’nu da kendisi ve çevresini haksız kazançla ihya eden olarak sunmak, hiç bir vicdana sığmaz.
İki kızı var... Sevgili Ender, BRT’de çalışan bir kamu görevlisi, Sevgili Değer’in nerede çalıştığını bilmem. Ama doğru dürüst bir işi ve de geliri olmadığını bilirim.
Rauf Denktaş hayattayken maaşını çoluk çocuğunun sıkıntılarının giderilmesi için harcadı. İkramiyesi borçlarını temizlemeye yetmedi.
Öldü gitti, Limasol Kooperatif Bankası’na hala borcu için ailesi tarafından ödeme yapılıyor.
Oğlu Serdar Denktaş’ın sahip olduklarında babası Rauf Denktaş’ın ne payı var ki?
... İşte Rauf Denktaş’ın mali tablosu bu.
Karizmatik, milliyetçi duruşuyla yeni Ankara’yı rahatsız etti.
Ankara da aktif politikadan kopuşunu kolaylaştırdı. Bu kadar basit.
Ama Denktaş için 1. Hanedan demek ne kadar doğrudur?
Bence hiç doğru değil...
***
Kıbrıs Türkü’nün gerçek anlamda bir değişime gereksinimi var.
Bugün gündemde olan hamlelerin özlenen değişimle uzak yakın alakası yoktur, hatta geçmişe çok benzemektedir.
Değişimin Kıbrıs Türk demokrasisinin kendi iç dinamizminden beslenmesi önemlidir. Bu zor ve zaman alıcı olabilir. Hiç önemli değildir.
Zorluk ve uzun zaman, bedeli ağırlaştırsa da sonunda kazanımı daha anlamlı, daha kişilikli kılar.
Eğer demokrasi kendi çaresini üretmez ve kurtarıcıdan yardım, imdat umulursa kurtuluş sonrası sıkıntılara katlanmaya herkes hazır olacak.
... Demokrasi ve temiz toplumun önündeki eski ve yeni tüm engellerden yıkılmadan bir arpa boyu yol bile gidemeyiz.
Günün sözü:
Karıştıran, barıştıramaz.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)