ÜÇÜNCÜ Yargı paketi Meclis’ten geçti. Ceza sistemimizde değişenler ve değişmeyenler nelerdir?
Bazı kritik davalarda tahliyeler beklenebilir mi?
Evvela şunu belirteyim, günlük dilimizde “terör” ve “darbe” suçları denilen yargılamalarda önemli hiçbir değişiklik olmadı. Aynı hakimler ve savcılar esas itibariyle aynı yetkilerle görevlerine devam edecek. ÖYM’lerin kalkmasıyla darbe girişimlerinin başlayacağı yolundaki kaygılara gerek kalmadı.
Peki, ÖYM’ler aynen devam ediyor denilebilir mi? Hayır...
“Terör” ve “darbe” suçlarıyla diğer bazı “örgütlü” suçlara yine aynı mahkemeler bakacak fakat şüpheli ve sanıkların savunma ve delillere ulaşma hakkı güçlendirilmiştir. Yasama organı, yargıya “özgürlükler önemlidir” mesajı da vermiştir...
İzmir Belediyesi’nde çete!
İzmir Büyükşehir Belediye’sinde 170 sanıklı “haksız çıkar sağlamak için kurulmuş örgüt” davasında, Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında 397 yıl hapis isteniyor! Belediye başkanlığı örgüt başkanlığı gibi sayıldığından!
Başbuğ’un genelkurmay başkanlığı yaparken terör örgütü başkanlığı yapmış sayılması gibi!
İzmir davası başta Cumhurbaşkanı Gül olmak üzere, vicdanların isyan ettiği bir davadır.
Bu dava da aynı heyet tarafından, yeni bir usuli işleme gerek görülmeden aynen devam ettirilecek...
Bu dava bakımından yeni düzenlemede Anayasa’ya aykırı gördüğüm bir husustan bahsetmek istiyorum.
Anayasa’ya aykırı
Yeni düzenlemede bir ayırım yapmaktadır: Terör ve darbe suçlarında üst düzey bir makamdan izin almadan soruşturma açılabilecektir... Bunun dışındaki “örgüt” suçlarında ise soruşturma yapılması üst makamdan “izin” alınmasına bağlı olacaktır. Buna göre İzmir davasının aynen yürümesi için üst idari makamın izni gerekecekti... Fakat “açılmış olan davalarda” izin alınmasına gerek olmadığı yolunda kanuna “geçici madde” konulduğu için İzmir davası da olduğu gibi devam edecek (geçici madde, 2/6).
Bu birkaç yönden Anayasa’ya aykırıdır: Kanunkoyucu hem bu suçları terör ve darbe suçları kadar ağır görmemiştir, hem sırf “açılmış dava” olduğu için izin gerekmediğini belirterek aynı ağırlıktaki usul hükümlerine bağlamıştır! Bu hem “eşitlik” ilkesine hem “sanığın lehine olan hükmün uygulanması” prensibine aykırıdır. Burada ‘görev’le ilgili usul meselesini aşan bir “maddi hukuk” sorunu vardır. Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.
Anayasa Mahkemesi iptal edebilir.
Yasamadan yargıya mesaj
Hükümet baştan itibaren “terör” ve “darbe” davalarının yeni düzenlemeden etkilenmeyeceğini söylüyordu. Öyle olmuştur, ÖYM’ler kalkmış, mahkeme heyetleri ve suç tanımları olduğu gibi kalmıştır.
Fakat parlamento yargıya bazı mesajlar vermiştir:
Müebbet hapsi gerektiren suçlamalarda bile, tutuklu sanık “adli kontrol”e bağlı olarak tahliye edilebilecektir!
Soruşturmalarda tutuklama, arama gibi kararları “özgürlük hâkimi” denilen özel bir hâkim verecektir.
Tutuklama sebepleri kanuni klişe ile değil, somut olgularla müzekkereye yazılacaktır.
Üst sınırı iki yılı aşmayan suçlarda tutuklama kararı hiç verilemeyecektir.
Yargısal aktivizm
Hukuk tarihinin öğrettiği bir derstir: “Yargısal aktivizm” denilen yargının yetkilerini aşırı kullanması olayı, daima toplumda huzursuzluk yaratır ve yasama organı da karşı düzenlemeler yapmak zorunda kalır. Bizde de böyle olageliyor.
AİHM’nin evrensel hukuka uygun bulduğu kurallar yargının aşırı tutuklamacı aktivizmiyle toplumsal bir sorun haline geldiği için yeni düzenlemeler gerekmiştir.
Bu düzenlemeler üzerine, umarım “ölçülü ve orantılı” tahliyeler olur.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)