Cemevinde namaz kıldım! Evet... Hangi cemevi diye sormayın! Yolumun üzerinde arada uğradığım bir cemevi vardır. Cemevinin dedesiyle buluşurum. Şimdi eskisi gitti, yenisi geldi.
Cemaatle mi, yalnız mı? Yalnız kıldım. Şöyle
oldu:
Dedeyle görüşecektim. Cemevlerinde cem edilen büyük salon vardır. Dedenin odası bu salona açılıyordu. Henüz dede gelmemişti ve salonda kimse yoktu. İkindi vaktiydi. Şimdi dedeyle sohbete dalsak vakit geçecek. İyisi mi, salon müsaitken namazımı edâ edeyim, dedim. Cemevine gidenler bilirler... Yer halı kaplıdır ve ayakkabılar, camilerde olduğu gibi, ayakkabılığa bırakılır. Temiz ayakla girmek şarttır. Ankara’da, Çubuk’un bir köyünde akşamdan sabaha kadar süren Abdal Musa Cemine katılmıştım. Orada, Turabi Dede, boy aptesti alınarak ceme gelindiğini söylemişti. Bir sıkıntı, karşına resim gelip gelmemesi... Biliyorsunuz cemevlerinde Hz. Ali’nin resimleri asılıdır. Hatta kimi yerde Atatürk’ün resmini de asarlar... Alevî büyüğü kabul edilen başka şahsiyetlerin resimlerini de... Kıble tayini meselesi de önemli... Aslında kıble tayinini pek beceremem. Yakın camileri göz önüne getirerek ortalama yön belirledim.
Bu arada şunu da söyleyeyim: Namaz hususunu bu kadar ayrıntılı yazmam, namaz kılanların hassasiyetini ortaya koymak içindir. Siz siz olun, birinin namaz kıldığını biliyorsanız ve o kişi sizin mekânınızda ise mutlaka namaz kılması için mekânın müsait olduğunu veya olmadığını söyleyin.
***
Cemevlerinin ibadethane kabul edilmesi meselesi sürekli gündeme getiriliyor. Bazı Alevîler var ki, hem namaz kılarlar, hem ceme katılırlar. Alevîleri İslâmiyetin dışında düşünmek, art niyettir, kasıttır. Keşke bütün mezhepler, bütün meşrepler bir yerde birleşseydi. Şartlar elvermemiş. Kimileri başka yol tutturmuşlar ve buna “iman” etmişler. Sen ne kadar kendice Kur’ân’dan, Sünnet’ten örnek getirirsen getir, insanlar babadan dededen gördüklerini uygulayacaklar.
(Babadan dededen deyince... Rahmetli hacı dedem -bir de hafız dedem vardı- çocukluğumuzda avluda top oynayışımıza kızardı, “Hz.
Hüseyin Efendimizin başıyla oynuyorsunuz!” derdi. Kerbelâ’da Hz. Hüseyin şehit edilip başı kesilmiş, katiller o mübarek başı tekmelemişler! Bu söz hiç aklımdan çıkmamıştı. Çocuksun, elbette top oynarsın ama, merhum dedemin sözü her topa vuruşta aklıma
gelirdi!)
Öyleyse diyorum, madem ki cemevleri ibadethane görülmek isteniyor, Diyanet ise asla ve kat’a diyor, o zaman cemevleriyle camileri bir araya
getirelim.
Bazı yerlerde, Alevîlerin de kesafeti göz önüne alınarak, camiler cemevleriyle bütün yapılsın veya bitişik olsun. Cumalarda ve bayramlarda camilerde mekân sıkıntısı çekiliyor, cemevleri mekân sıkıntısına da çare olur!
Alevî kardeşlerimizin belâlıları ateistler, Ali’sizler... Hususiyetle -Almanya merkezli- odaklar, Alevîleri büyük sıkıntıya sokuyor. Bazı dernekler var; nerede yara kaşınacak, nerede düşmanlık ekilecek, nerede kardeşlik budanacak oraya koşuyorlar.
Önce bunlar aşılmalı; sonra oturup konuşulmalı...
Benim fikrimi de yabana atmayın!
(YeniÇağ gazetesinden alınmıştır)