Çağlar büyük zaman dilimleridir… Bir çağın kapanıp yeni bir çağın başlaması dünyayı değiştiren önemli virajlardır. Kovit 19 salgını da bir çağı kapatıp yeni bir çağı açacak gibi sanki… Çünkü dünyada yol açtığı değişikliğin boyutlarını tam olarak kestirilemese bile herkes artık herşeyin eskisi gibi olmayacağına hemfikir… Kovit 19 salgını küresel çapta herşeyi değiştirdi…
* * * *
Henüz virüse karşı bir aşı yok ama aşı çalışmaları öyle bir safhaya geldi ki sanki etkin bir aşının bulunması eli kulağında… Etkin aşı veya aşıların bulunup üretilmesinden sonra bile ülkeler ‘Ohh… Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz‘ durumunda olamayacak… Çünkü yüzbinlerce ölüme, milyonlarca insanın işini kaybetmesine, ülke ekonomilerinin tarihte görülmemiş darbe yemesine sebeb olan salgının yol açtığı hasarı gidermek o kadar kolay değil… Yıllar alacak… Belki gelecek nesil çekecek bu zarar, ziyanın yükünü…
* * * *
İkinci bir salgın dalgası riskine rağmen ülkeler ekonomilerindeki yaralarını bir an önce sarmak için harekete geçti bile… Avrupa Birliği’nde üye ülkelere bir bölümü hibe 750 milyar Euro’luk bir fon yaratıldı… ABD'nin Çin'e yönelik politikasının da etkisiyle dünyada üretim tercihlerinin de değişeceği anlaşılıyor… Dünya üretiminin yaklaşık yüzde otuzunu sağlayan Çin, muhtemelen bu özelliğini kaybedecek… Vietnam, Hindistan şimdiden yeni üretim, tedarik üsleri olmak için harekete geçmiş yarışıyorlar…
* * * *
Son on yılda dünyanın en çok büyüyen onuncu ekonomisi olan Vietnam, geçen ay AB ile serbest ticaret anlaşması imzaladı. Önümüzdeki 7-10 yıl içinde her iki taraf gümrük vergilerini kademeli olarak kaldıracak… Vietnam, güneydoğu Asya’da AB’nin ikinci büyük ticaret ortağı… Ticaret hacmi 56 milyar dolara ulaştı… 95 milyonluk Vietnam son beş yıldır ortalama yüzde 6 büyüyor... Milli geliri 250 milyar dolara yaklaşıyor… 196 ülke arasında 45. sırada… 270 milyar dolar civarında ihracatı var… Konumu dolayısıyla ticaret alanı Asya ve ABD… AB'ye sattığı malların başında, ayakkabı, tarım ürünleri, tekstil ve hazır giyim geliyor…
* * * *
Hindistan da Çin’den kaçacak üretim ve tedarik zincirinde talip... Bu ülkeler üretimini Çin’den kaydırmak isteyenler için Türkiye’nin rakipleri… Ama Türkiye de bu yarışta ciddi avantajlara sahip… Doğu ve Batı’nın ortasında olmakla lojistik avantajı var… Dünyada iki yüzü aşkın ülkeye ihracat yapıyor… Genç bir nüfusa sahip… Ancak Çin’in de sadece bir ucuz üretim merkezi olmadığını, ciddi bir üretim kapasitesi ile gelişmiş bir teknolojiye sahip olduğunu unutmamak gerek... Türkiye’nin de bu yarışta üretim kapasitesini artırması, enerji ve işgücü verimliliğini yükseltmesi, Ar-Ge ve inovasyon harcamalarını yükseltmesi, yüksek teknolojili, katma değerli ürünlere yönelmesi ilk akla gelenler bence… Bunların bir kısmı ülke yöneticilerine, bir bölümü de özel sektöre düşen görevler…
* * * *
Gözden kaçırılmaması gereken bir diğer konu da kalifiye eleman sorunu… Üreten bir ekonominin en önemli sorunu nitelikli iş gücü… Türkiye’de iki yüzü aşkın üniversite var ama özellikle nitelikli işçi sorunu yaşandığı bir gerçek… Mevcut eğitim sistemi, meslek liseleri ile meslek yüksek okullarının önemini ikinci planda tutuyor sanki… Almanya benzeri eğitimde orta okul ve lise düzeyinde yeteneklere göre mesleki yönlendirme yapılmalı… Türkiye, dünyadaki bu değişim sürecinde şartları sağladığı takdirde süratle orta gelir tuzağından çıkıp 25 bin dolarlık kişi başı gelir seviyesine ve 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilir… Bunun için ulusal bir seferberlik şart… Herkese iyi bayramlar...