Artık hiç bir şeyin gizli kalmadığı bir dünyadayız...

Kafanızı kaldırıp da şöyle bir bakın...

Le Monde haberi manşetten veriyor;

‘Gazetecilerin haber kaynakları Fransız İstihbarat ekiplerince araştırılıyor!..’ Teknik takibe takılan telefon görüşmeleri medyaya sızmış... Fransızlar tepkili, Sarkozy’nin gazetecileri takip ettirdiğine nanıyorlar...

İngiltere’de medya patronu Rupert Murdoch’ın sahibi olduğu ‘News of the World’ gazetesinin terör saldırısında ölen İngiliz ailelerinin telefonlarını gizlice dinlediği ortaya çıkıyor..

Bu telekulak skandalı da İngiltere’yi sallıyor...

Berlusconi bir telefon görüşmesinde Merkel’in dedikodusunu yapıyor.. Atıp tutuyor, hatta Merkel’e hakaret ediyor.. Bu telefon görüşmesinin ses kaydı basına sızıyor.. İtalyanlar da, Almanlar da şaşkın...

Alın işte WikiLeaks... ABD’nin kirli çamaşırları ortaya dökülüyor... Ama artık millet alışmış.. En skandal sızmalar bile dünya kamuoyunda ses getirmiyor...

Hiç bir şeyin gizli kalmaması, mahremiyete girilmesi tabi ki hoş değil.. Savunulacak, tartışılacak bir tarafı da yok...

Lakin tüm dünyada olduğu gibi, durum, bizde de pek farklı değil...

Teknik takibe takılmış, ya da yasadışı yollarla elde edilmiş onca dinleme veya görüntü kaydı sızıyor internete..

Bu yüzden, statükonun selameti için yemedikleri nane kalmayan Babıali puştlarının ‘korku imparotorluğu yaratılıyor..’ martavalına pek de itibar eden yok artık...

Ama işin ucu medyaya, yazar çizer takımına dokununca, acı bir ciyaklama duyuluyor!..

‘Bizi tasfiye etmek istiyorlar, basın özgürlüğü tehdit altında!...’

Mizah dergisi Leman, Erdoğan’ı ‘Pacman’ yapmış.. Pacman Erdoğan teker teker gazetecileri yutuyor...

Hey koçum hey!...

‘Ergenekon davasıyla ilgili yazdı, bazı delilleri yayınladı.., davayı etkilemeye çalıştı..,’ diye binlerce gazeteciye, yazara dava açıldı.. (O yazarlardan biri de benim)

Peki, neden o zaman ‘Hukukçu Pacman’leri de çizmediniz özgürlükçü Lemancılar?!...

Tasfiye ediliyorlarmış!...

Hadi canım!...

‘Genç subayların’ sağlık durumuyla ilgilenerek gazetecilik yaptığını zannedeceksin!... Cuntacılarla teşrik-i mesaide bulunduğun ortaya çıkınca da ‘tasfiye ediliyorum’ diyeceksin...

...

Kırk yıllık baş yazar olacaksın, sonunda bir gün iktidara ‘anasını satanlar’ diye hakaret edeceksin, sonra milletvekili olup ‘tasfiye edileceksin’, öyle mi?!...

...

Ergenekon Davası’ni değersizleştirme, sanıkları kurtarma planları yapacaksın... (Ulusal Medya 2010)

Eski polis müdürüne kitap yazdırtacaksın...

Yani aslında, ‘yalçın gibi, kaya gibi, taş gibi adamsın..’ ve bu yüzden seni tasfiye etmek isteyecekler!...

...

Kılıçdaroğlu sipariş verecek, mahalle baskısı konulu mizansen haber yapacaksın...

Sonra ortalıkta gazeteciyim diye dolaşacaksın!...

...

Sıra Oray Eğin’e gelmiş, onu da tasfiye etmişler!...

Sen git kaya gibi abinden aldığın talimatla kendi genel yayın müdürüne kumpas kur... Üzerine bir de başkasının ağzından ana avrat küfret.. Sonra tasfiye edilmekten söz et!...

...

İşin doğrusu şu ki, birilerinin birilerini tasfiye ettiği falan yok...

İdeolojilerinin esiri olup, kendi kendini tasfiye eden, itibarsızlaştıran gazeteciler var...

Size tavsiyem o ki, muhalefet edin.., eleştirin.., aykırı olun.., ama gazetecilik yapın...

Aksi takdirde halkın vicdanı hepinizi tasfiye edecek...