Samimiyetle söylüyorum birçok CHP’li arkadaşım CHP’nin umutsuz bir vaka olduğunu itiraf ediyor...
Ha, bizzat CHP’nin iktidar iddiası var mı?...
O da yok...
Böyle bir iddiaları olsaydı çok çalışır proje üretirlerdi...
Burjuva partisi olmaktan vazgeçer, sosyal demokrat parti olmak için çaba gösterirlerdi...
Barış sürecine sonuna kadar destek verir, Ankara için ülkücü aday göstermez, müseccel Saadet’liyi MYK üyesi yapmaz, Mısır aristokratını ‘çatı adayı’ teranesiyle CHP’lilere yutturmaya çalışmazlardı...
‘Bu halk cahil’ demezlerdi... (Sonra sıkışınca da, ‘bize 4 yıl verin ülkeyi yönetelim..’ diye cahil halka yalvar!...)
Siyaseten hiçbir varlık ortaya koyamayacaklarını bildikleri için sokak olaylarını desteklediler... Vandalların alınlarından öpmeleri bu minvaldendir... (Bak Şekil 1, Plan: A- Gezi )
Birazcık ümitleri olsa Paraleller’le aynı yatağa girerler miydi hiç?... (Bak Şekil 3, Plan: F Tipi )
Ama bir türlü olmadı... Çalışmadan, üretmeden, sadece elin projeleriyle yapılan siyaset tutmadı...
‘Başbakan'a kelepçe takacaz’ diyenler, Başbakan’ı örgüt lideri olarak gösteren şemayı çizenler, ‘Dönemin Başbakanı’ ifadesiyle fezleke hazırlayanlar kaybedince CHP de kaybetmiş oldu...
Neticede CHP’nin şakulü kaydı...
Politikaları (eğer var idiyse) şirazesinden çıktı...
Ve neticede ortaya çıkan; ‘Orantısız Nefret’... (‘Orantısız Nefret’ ifadesi Hilal Kaplan’dan aparmadır, bilginize...)
İstiyorlar ki, bu iktidar nasıl giderse gitsin, ama gitsin...
Siyasetten, muhalefetten, Meclis'ten..vs,’den umutlarını kesmiş durumdalar...
CHP’li vekiller de dahil...
‘Gezi’ye destek amaçlı Meclis kürsüsünde (üst üste giydiği ceketi ve ‘Çarşı’ tişörtünü çıkararak) soyunmuştu CHP’li vekil Melda Onur... ( Bir de Meclis kürsüsünden, stadyumdaki gibi üçlü çektirmeye de çalışmış ama çektirememişti!...)
Bu CHP’li vekil geçen gün bir açıklama yaptı;
“Yeni kuşak artık “gittik, elini sıktık, bana oy ver...” bunu istemiyor. Onların yanında gaz da, cop da yemenizi, çevreci olmanızı da istiyorlar. Artık bu dönemde parlamenter sistemde siyaset yapmanın bir etkisi kalmadı...”
Boşuna ümitsiz vaka demiyoruz!... “Meclis kürsüsünde soyun, sokakta cop ye”..., artık nasıl bir siyasetse?!...
Siyasilerin bu orantısız nefreti diğerlerine de sirayet ediyor elbette...
Geçtiğimiz günlerde Dolmabahçe’de nöbetçi kulübesine bomba atıp etrafa ateş açan DHKP-C’li teröristi haklı bulan gazeteci var örneğin!...
Serdar Akinan...
Şöyle bir twit atıyor; ‘Bu derin hukuksuzluğa tepki, DHKP-C’den patlıyor. İsyanı haksız bulmak mümkün mü?..’
Yani Serdar’a göre bomba atıp, insanlara kurşun sıkmak bazen haklı bir tepkidir...
Diğer yandan Ayşenur Arslan da orantısız nefretin dibine ulaştı...
O da şöyle diyor bir televizyon kanalında;
“Arkadaş biz de silahlı mücadeleye başlayalım demiyorum. Ama silahlı ya da silahsız mücadele etmek, bedelini ödemek, gericiliğe, faşizme, baskıya, her türlü çağdışı ideolojiye karşı ödevimizdir, yapmamız lazım...”
Ayşenur abla ununu elemiş, eleğini asmış ama.., aynı zamanda feleğini de şaşırmış!...
“Silahlı mücadeleye başlayalım demiyorum ama..., “silahlı ya da silahsız” mücadele etmek ödevimizdir, yapmamız lazım...” ne demek yahu?!...
Ha, bir de ülkede ‘diktatör var, basın özgürlüğü yok..’ martavalını okuyup dururlar...
Ulan bunları gidip ABD ya da AB ülkelerinde söyleyin bakalım başınıza neler geliyor?!...
***
Meclis’te soyunup, ‘sokakta cop yiyelim’ diyen CHP’nin vekili,
Bombacı teröristi haklı bulan gazeteci,
Silahlı ya da silahsız mücadeleyi ödev edinen cumhuriyet teyzesi...
İşte, ülkedeki muhalefetin hâli pür melâli...
Bana bakın çılgın demokratlar... Sizden bir cacık olmaz!...
Twitter.com/hikmetgenc
(YeniŞafak'tan)