Gerçekle buluşmak isteyen sokağa çıkacak.
İskele’de çok açık olarak gördüm ki vatandaşın önceliği ile siyasilerin önceliği hiç örtüşmüyor.
UBP’de genel başkanlık yarışı varmış... Vatandaşın umurunda bile değil... İlle de görüşlerini almak istediğiniz zaman aldığını yanıt şu oluyor: Yesinler birbirlerini.
Önceki akşam İskele’deydim.
Randevumun öncesinde gidip, bir de kahve sohbeti yapmak istedim.
Çiseleyen yağmurun ıslattığı Mesarya’yı hiç hızlı araba kullanmadan geri bıraktım.
Arabamı park edip ilk kahvehaneye yöneldim.
Akşamın karanlığının çökmesine ve havanın soğuk olmasına karşılık kahvehanenin dışında oturmayı tercih edenler vardı.
Selamlaştık.
Yaptığımız işin doğal sonucu olarak tanıyanlar çıktı.
Oturdum... Çok sıcak ilgi sohbeti de erken ısıttı.
Çok da zamanım olmadığı için hızla nabız tutmak istiyordum.
***
Yaklaşık 45 dakika sohbet ettik.
Bu süre nabız tutmaya yetti mi?
Yetti de arttı bile...
***
Halinden memnun olan, haline şükreden bir kişi yok.
Aralarında emekli olanlarda vardı, çalışanlar da...
Hayvancılık yapan da...
Aslında benim onlara soru yöneltmeme karşılık onların öncelikle beni dinlemek istediklerini fark ettim.
Yazdıklarımdan ve ekrandan söylediklerimden düşüncelerimi bayağı iyi bildiklerini gözledim.
“Gene de sen bir anlat bakalım durum nedir” deyinceler ben de ülkenin durumunu özetledim.
Konuşurken yüzlerindeki ifadeleri de takip ettim.
Orada bulunanların içinde büyük olasılıkla UBP’ye oy verenler çoğunluktaydı. Ancak bir kişi bile UBP’yi ve hükümetin politikalarını savunmadı.
***
Orada yüksek maaşlı kimse yoktu.
Aldıkları üç beş kuruşla ayın sonunu zor getiren insanlardı.
Söylenilenleri özü şu: Kaç zamandır artış almadık. Kuruş artış yok ama her şeye zam yapılıyor. Köylü insanlar olabiliriz ama sonunda elimize geçen paranın ayın kaçında bittiğini bilmek, görmek için çok okumuş olmaya gerek yok. Açarız televizyonu KKTC’nin kalkınmakta olduğundan bahsederler. Bu kalkınma nerdedir da bizim haberimiz yok? Aldığın aylık artmadan fiyatlar artarsa bunun manası paranın kuvvetinin azaldığıdır.
***
Bu şikayetlerini bölgelerinin milletvekillerine söyleyip, söylemediklerini de sordum... İşte söylenenler:
Milletvekillerini gören mi var? Gören varsa bize de haber versin. Onların bizi seçim zamanı hatırlar, seçimler bitti mi yüzümüze bile bakmazlar. Onlar bizi unuttu... Bizi unutanları da biz unuttuk. Yakında gene seçim olacak. Bizim unutanlara unutmanın ne demek olduğunu göstereceğiz.
... Ve çarpıcı bir yaklaşım: Milletvekillerini seçeriz bizim için uğraşsınlar. Sandıktan çıktıklarının ertesi günü milletin değil kendilerinin vekili olurlar. Bizim için bir kuruşluk iş yapmazlar.
***
Siyasi partilerle ilgili izlenimlerini de aldım...
Aslında başka bölgelerden çok farklı bir durum yok...
UBP, kendi içinde yaşamakta olduklarıyla güven erozyonundan en büyük payı alan parti durumunda. Bizde insanlar sandığa giderken öncelikle kime oy vermeyeceğinin kararıyla gider. Buna bazıları, “Halk önce kimi tokatlayacağına karar verir” şeklinde tanımlar. 2009’da halkın CTP’yi tokatlayacağı belliydi. Şimdi tokatlanma sırası UBP’de...
UBP’ye karşı tavrı okumak, fark etmek çok kolay. Ancak sıra CTP’ye geldiği zaman UBP’ye kızanların anında tercih adresi henüz CTP değil. CTP’nin hükümet günlerinden olumsuz çağrışımlar hala vatandaşta duruyor. Hatta ilginçtir UBP ve CTP’yi birlikte olumsuz niteleyenler var...
Demokrat Parti bir anlamda seçim için start verdi ama sokakta henüz birçok fark edilecek bir yönelme yok gibi. DP’ye oy verenler ya da verecek olanlar seçmen arasında en sessiz olanı.
TDP’ye ilgili bir farkında olma var. TDP Genel Başkanı Çakıcı’nın çıkışları sokaktaki vatandaş tarafından kolay algılanıyor. TDP ilk genel seçimde alabileceği oy oranının alt sınırı ile üst sınırı en geniş parti. TDP, altı milletvekili de çıkarabilir, 12-14’te...
Avcı’nın ÖRP’si ile Tahsin Ertuğruloğlu’nun DGP’si vatandaşın aklına gelen seçenekler arasında yok gibi. Hatırlatmazsanız hatırlayan yok neredeyse.
... Peki Kudret Özersay’ın önde göründüğü Toparlanıyoruz Hareketi? Tüm çabalarına karşılık sosyal paylaşım sitelerinde Toparlanıyoruz’un popülaritesi sokakta yok.
***
Hayvancılıkla uğraşanların derdi her yerde aynı...
Bir hayvancı aynen şöyle konuştu: Eskiden birkaç ineği olan çoluk çocuğunu geçindirirdi. Şimdi ne kadar çok hayvanın varsa o kadar çok derdin var. Bu memlekette emeği en ucuz insanlar hayvancılardır. Battık, mahvolduk kimse sesimizi duymuyor.
Hayvancılar Birliği’nin eylemlerini anımsattım.
Gördüm ki en azından o yöredeki hayvancıların Hayvancılar Birliği’ne güveni çok az.
Sorduğum zaman şu yanıtı aldım: Bağırıp, çağırmak değil, sonuç almaktır önemli olan. Eylem yapılır, hayvancı yollara dökülür. Bir de bakarsınız doğru dürüst kazanım olmadan eylem kaldırılır. Bu sebeptendir, göreceksiniz eylem yapılsın eskisi kadar katılan olmayacak.
***
İskele’nin ilçe olması sonrası neyin değiştiğini de sordum.
Vatandaş önemli bir değişikliğin olmadığında hem fikir.
Şu görüşte neredeyse sohbete hayat verenlerin tümü buluştu: Eskiden Mağusa için oy kullanırdık. Başbakan, çok sayıda bakan ve etkili milletvekilleri bizim bölgemizden seçilmiş olurdu. İlçe olduk bizim vekiller neredeyse üçüncü küme milletvekili. Bu ilçe işinden halk olarak ne fayda gördük ki?
***
Gerçekle buluşmak isteyen sokağa çıkacak.
İskele’de çok açık olarak gördüm ki vatandaşın önceliği ile siyasilerin önceliği hiç örtüşmüyor.
UBP’de genel başkanlık yarışı varmış... Vatandaşın umurunda bile değil... İlle de görüşlerini almak istediğiniz zaman aldığını yanıt şu oluyor: Yesinler birbirlerini.
Günün sözü:
Halktan uzak olan, halkı anlayamaz.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)