Zaman zaman ‘doğruları’ ve ‘yanlışları’ düşünmek gerek...
   Hayatımızın her alanında yaptıklarımızı ve yapmak istediklerimizi hassas bir terazide incelediğimiz takdirde daha az hata yaparız...
   Öfkelendiğimizde, kıskançlık krizine girdiğimizde, başaramadığımızda, bunun acısını başkalarında çıkarmaya çalıştığımızda elde ettiklerimizi ve kaybettiklerimizi değerlendirmeliyiz...
   Kıbrıslı Türkler; en sıkıntılı günlerde dahi dayanışmasını, sevmesini, saymasını ve sabretmesini bilmiş insanlardır...
   Ne var ki; son yıllarda özellikle de kötü siyaset, kötü icraat, kötü alışkanlıklar ve nüfus yapısının değişmesi yüzünden, hassasiyetlerimizin önemli bir kısmını kaybetmeye başladık...
   Çok fazla örnek vermeye gerek yok...
   Rallici Ahmet Şevketoğlu’nun, ayrılma aşamasında olduğu eşi Aşkım’ı tabanca ile vurarak öldürmesi, ardından kendi canına kıyması, nereden, nereye geldiğimizin en somut göstergesidir...
   Yaşanan bu ve benzeri trajediler karşısında sadece üzülmek yeterli değildir...
   Herkes; üzerine düşeni yerine getirmeli ve silahlı hesaplaşmaların, kabalığın, intiharın bir çare olmadığını anlatacak, toplumu bu konuda eğitecek ve yönlendirecek programlar geliştirilmelidir...
   Bazı kesimlerin, adli olaylarla ilgili olarak medyayı suçlaması doğru değildir...
   Diğer mesleklerde, özellikle de siyasette olduğu gibi Dikilitaş’ın etrafında dönerek bir  yayın politikası geliştiremeyiz...
   Gerçekleri gizleyerek de bir yerlere varamayız...
   Bugün dünyanın en saygın gazeteleri dahi adli suçları artık manşetlerinden veriyor ve konuyu günlerce takip ediyorlar...
   İngiltere’de hemşire Jacintha Saldanha’nın intiharı çok taze örnektir...
   En ciddi İngiliz gazeteleri dahi bu olayı birinci sayfadan yayımlarken, belirli bir süre haberi gündemden düşürmedi...
   İngiltere parlamentosu da Jacintha’nın intiharını gündemine aldı...
   Öyleyse sorun, yaşanan bir olayın medyada yer alması değildir...
   Sorun; bu tür olayların nereden kaynaklandığıdır?..
   Bunun derinliğine inmek ve üzücü olaylardaki tırmanışı tersine çevirecek önlemler üzerinde durmaktır önemli olan...
   Parlamentomuzun bugüne kadar kaç intihar ve kaç cinayet olayını gündemine aldığını ve tartışma yaptığını sorgulamalıyız...
   Hükümetlerin bu konularda ne tür önlemler aldıklarını ve ileriye yönelik projelerinin ne olduğunu merak etmeli, hesap sormalıyız...
   Başımızı kuma sokarak...
   Ya da feci bir olay sonrasında gözyaşı dökerek sonuca ulaşamayız...
   Daha çok can kaybının yaşanmaması...
   Daha çok anne, baba ve evladın acı çekmemesi, gözyaşı dökmemesi için ‘çare’ üretmesi gerekenleri uyandırmalıyız...
   Başımızı öne eğerek yaşayamayız...
   Dik durmalı ve bizi yönetenlerden onurlu bir yaşam talep etmeliyiz...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)