Bugün pek çok kişi Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Cemal Bulutoğluları’nın ‘iyi adam’ olduğu konusunda hem fikir…
Muhalefeti de çalışanı da basını da yönetimsel eksikliklerini bir yana bırakırsak Cemal Başkan için ‘iyi adamdır’ der…
Yine toplumun birçok kesiminin hem fikir olduğu bir başka konu ise Başbakan İrsen Küçük’ün ‘beyin takımı’nın yanlış davranışlar içerisinde bulunup, başbakanı yanlış yönlendirdiğidir.
Başbakan İrsen Küçük için de herkes ‘iyi bir insandır ama iş başbakan olunca…’ ile başlayan cümleler kurar. ‘Çevresinde art niyetli, iş bilmez insanlar var’ sözlerini de sıkça duyarız…

Bunu gerçekten de gördük…

Mahkemenin ara emrine ilişkin kararı açıklayarak, Başbakan İrsen Küçük’ün‘parti genel başkanlığı yetkilerini’ durdurmasıile birlikte Başbakan Küçük için zor bir süreç başladı.

Sosyal medyadaki sert eleştiri ve açıklamaların yanı sıra, siyasi partiler de bu durumu bir silah olarak Başbakan Küçük’e doğrulttu.

Empati yaparsak zor bir durum tabii…

Ancak ‘meşruluğu’ tartışılsa bile İrsen Küçük, hala daha bu ülkenin Başbakanıdır.

Bunun gereklerini yapmakla mükelleftir.

Yazılı açıklamalarını bir kenara bırakırsak, sayın Başbakan küskün ve kabuğuna çekilmiş bir görüntü çizmektedir.

Cumhuriyet Resepsiyonu’na gelen, Cumhurbaşkanı Eroğlu ile el tokalaştıktan sonra içeride durmadan hemen çıkan ve resepsiyondan ayrılan Başbakanın gidişi akıllarda soru işaretlerine neden oldu.

Başbakan Küçük, ülkenin en önemli kesimlerinin yanı sıra konuk ekiplerin de bulunduğu bu toplantıda sadece tebrik için bulunup hemen salonu terk etmemeliydi.

Gerekçesi ne olursa olsun…

Bu ülkenin Başbakanı olarak aslanlar gibi başı dik, alnı açık ortalarda dolanmalıydı.

Ancak bu sessiz gidişi sanki de ‘suçluymuş ve bir şeylerden kaçıyormuş’ gibi bir his yarattı bende…
Kendisine destek olduğunu söyleyen kabine üyeleri de ‘kendi halindeydi’ o gece…

O ellerin, kolların kaldırıldığı, ‘istikrar için’ sözlerini söyleyen Bakanlar, (Hüseyin Özgürgün ve Mutlu Atasayan hariç) Başbakanın arkasında yürümediler bile…

Oysa karşıt cepheye baktığımızda Ahmet Kaşif ve arkadaşları her zamanki gibi birlikte, sırt sırta girdiler salona…

İçeri girmek için sırada bekleyen ve vatandaşlarla sohbet eden Kaşif ve arkadaşları keyifliydi…

Sayın Kaşif, kendisine yönelik ‘tebrikler, hayırlı olsun’ söylemlerini sadece başını hafifçe sallayarak karşıladı…
Zaten ilginçtir, bu Cumhuriyet Resepsiyonu bende 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı kutlaması değil de sanki de Ahmet Kaşif cephesinin ‘zaferi(!)ni’ kutluyormuşuz gibi bir izlenim uyandırdı…

Bunlar benim Cumhuriyet Resepsiyonu’ndan edindiğim izlenimler…

Son olarak tecrübe ve birikim olarak Sayın Başbakana naçizane bir önerim olacak; “Birlikte yürüdüğünüz arkadaşlarınızı gözden geçirmekte fayda var sanırım sayın Başbakan. Aksi takdirde şartlar sizin için daha da zorlaşacak…”