Başbakan Erdoğan'ın yerel seçim mitinglerine dönüşen toplantılarda kalabalık kitlelere seslenişine kulak veriyor musunuz?
Hemen her konuşmasında çok planlı şekilde aynı şeyi yapıyor.
Çözüm sürecinden, seçimlerden, ekonomiden, yatırım başarılarından bahsettikten hemen sonra yeryüzündeki haksızlıklara dikkat çekiyor.
Irkı, mezhebi, kökeni, coğrafyası ne olursa olsun dünyadaki mazlumların hakkını gündeme getiriyor.
***
Mesela Türkiye'de turizm denilince akla ilk gelen şehir olan Antalya'daki açıklamalarına bakalım.
Şöyle diyor Başbakan: "Bangladeş, Abdülkadir Molla'yı idam etmekle tarihin affetmeyeceği büyük bir yanlış yaptı. Dünyada bu tip yargılamaların artık bitmesi gerektiğini, adaletin tecelli etmesini herkesin beklediğini vurgulamak istiyorum. Siyasi mücadeleyi de Bangladeş halkının bırakmaması gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Çünkü çekilmek meydanı mevcut güçlere bırakmak anlamına gelir. Demokrasi mücadelesinden yılmamak gerekir."
Demokrasi mücadelesinden, siyasi mücadeleden bahsederek geri çekilmenin meydanları zalimlere bırakmak anlamına geleceğini vurguluyor.
***
Anadolu'da eviyle, tarlasıyla uğraşan insanların gündemine ısrarla Arakan'ı, Suriye'yi, Mısır'ı, Bangladeş'i sokuyor.
Başbakan Erdoğan "Biz Suriyeli, Mısırlı çocukların hakkını savunmaya devam edeceğiz" diyor.
Bir sürü İslam ülkesi var ama İslam dünyasındaki acıları sadece Türkiye gündeme getiriyor.
Her vesileyle dünyanın BM'deki 5 ülkenin iki dudağı arasında olmadığını haykırıyor.
Suriye'de Esed'in vahşetine, mazlumların çilesine dikkat çekiyor.
ABD'den Avrupa'ya, İsrail'den ve birçok İslam ülkesine kadar herkesin "darbeciliğini" yüzüne vuruyor.
Suudi Arabistan'ın İsrail'le, ABD'nin AB ülkeleri ile kol kola Mısır'da "Sisi güzellemesi" yapmasının utanmazlığını gösteriyor.
Şehit Esma Biltaci'nin darbecilerin kurşunuyla ölmesine üzülüp gözyaşlarını saklamıyor.
Bangladeş'te 91 yaşındaki Molla Abdülkadir için kılını kıpırdatmayanlara karşı "Şehit Molla Abdülkadir için dua ediyorum" diyor.
***
Türkiye, darbeciye, diktatöre, katliamcıya karşı durup, uluslararası kurumların duyarsızlığını onların yüzüne çarpıyor.
Kısa vadede bu ilkeli, insan hakları ve demokrasiden yana duruşuyla Türkiye, 'kaybetmiş' gibi görünebilir.
Ama bu duruş, dünya halklarının ve mazlumların yanında, 100 yıldır kaybedilen bir duruştur.
***
Çözüm süreci bile tek başına, bugünün Türkiye'sinin kıymetini bilmemize yeter.
Onun için Başbakan Erdoğan, sosyal medya cengaverlerine, medya kalemşörlerine veya "Tayyip gitsin de isterse memleket batsın"cı muhalefete değil milletin, kadir-kıymet bilen vicdanına konuşuyor.
Bazıları "Değerli yalnızlık" diyerek Türkiye'nin tek başına da olsa hakkı savunmasını dalgaya alıyor.
İlkenin, ahlakın, mazlumun yanında durmaya "değerli yalnızlık" deniliyorsa varsın denilsin..
(Aktüel'den)