Bizleri hazırlamak için olsa gerek Başbakan bir süredir Başkan gibi davranıyor..
Genel Kurul’a pek uğramıyor.. Meclis çalışmalarına katılmıyor..
Sadece talimat veriyor..
Bu yasayı çıkarın.. Şu değişikliği yapın..
Bunun en somut örneğini 4+4+4’te gördük.. Komisyona pazara kadar bitsin dedi akan sular durdu..
*
Uludere olayının dallanıp budaklanması aklına aniden kürtaj meselesini getirdi..
Kürtajı cinayet ilan etti..
Daha önce neden ilan etmedi de şimdi etti bilinmiyor..
Galiba sorulamıyor da..
Sağlık Bakanı’na hemen talimat verdi..
Talimat verdiğini dün hastane açılışında söyledi.. Artık kürtaj tamamen mi yasaklanır, kürtaj olma süresi 10 haftadan 4 haftaya mı düşürülür Başbakan’ın takdirine bağlı..
Kökten kaldırın derse kökten..
*
Başbakan, kürtajla birlikte sezaryen meselesine de girdi.. Sezaryeni de düşman ilan etti..
Neden mi?
Üç çocuğa darbeymiş.. Sezaryen olursa ikiden fazla olmazmış..
Çoğalmamızı istemeyenlerin oyunuymuş!..
Gelelim işin püf noktasına..
Peki Başbakan neden sezaryenle, kürtajla meşgul?
Cevabı kendi verdi..
‘Bu ülkede her meselenin sorumlusuyum ben, Başbakan olarak...’
Kendine yüklediği misyon bu.. Yüzde 50 oyla iktidara geldiği için hayatın her alanına karışma hakkı olduğunu düşünüyor..
Bugün Başbakan olarak..
Yarın (yasayı Meclis’ten geçirebilirse) Başkan olarak..
Bugün söze ‘Başbakanınız olarak..’ diye başlıyor.. Yarın ‘Başkanınız olarak...’ diye başlayacak..
Her hakkı kendinde görecek..
Mesela, trafik düzenine de karışacak.. Sokak kafelerine de.. Sahil lokantalarına da, AVM’lerdeki çalışma düzenine de.. TV dizilerine de..
Her şeye..
Zaten karışıyor diyeceksiniz..
Doğru, eskiden bu kadar değildi.. Yüzde 50’den sonra böyle oldu.. Başkanlığın provalarına başladı..
*
Bir fark daha olacak..
Şimdi muhalefet liderlerini muhatap alıyor.. Onların eleştirilerine cevap veriyor.. Başkan olursa muhalefetin yüzüne bile bakmayacak..
Devletin başıyım muhatabım öteki devletlerin başıdır diyecek..
Kesip atacak..
‘Vekil seçilmeseydim tahliye olurdum’
Meclis Başkanı yapacak bir şey yok dedi, tutuklu vekillerin son umudu da tükendi..
CHP lideri Kılıçdaroğlu Cemil Çiçek’e kızıyor..
Çiçek de ben üzerime düşeni yaptım, Meclis’in önünde ölüm orucuna mı yatayım diye kendini savunuyor..
İktidarın yasa değişikliği ile çözüme razı olmadığını söylüyor..
Meclis Başkanı haklı değil... Bunca tecrübesine rağmen hata yaptı.. Partiler arasında uzlaşma aramadan önce kendi partisinin kapısını çalacaktı..
Başbakan’ın fikrini alacaktı..
Peki mahkemelerden tahliye çıkar mı?
Yarın işin rengi belli olacak!..
Urfa bağımsız milletvekili ibrahim Ayhan’ın duruşması var.. Tahliye talebi görüşülecek..
Ayhan Cezaevinden durumunu anlatan uzun bir mektup gönderdi..
Yeri gelmişken kısaca özetleyeyim..
*
Toplumda sanki yasal olmayan yöntemlerle seçimlere katılmış ve zorlama ile seçtirilmiş ‘suçlu milletvekili ‘ algısı yaratılmaktadır(..)
2007 yılında DTP’nin desteği ile Şanlıurfa’da bağımsız aday olarak seçimlere katıldım 500 oyla seçilemedim. Seçimden sonra aktif siyasete devam ettim. 12 hazıran seçimlerine sekiz ay kala BDP Şanlıurfa il başkanlığını yürütürken tutuklandım(..)
İl başkanı olarak yaptığım tüm siyasi faaliyetler illegal olarak değerlendirilerek örgüt üyeliği suçu işlediğim iddia edildi(..) Türkiye’nin her hangi bir ilinde bir siyasi parti il başkanı ne yapıyorsa ben de onu yaptım(..)
KCK örgütüne üye olduğuma dair somut olarak açık veya gizli tanık,yazılı belge,telefon tapeleri gibi bir şey yoktur(..)
BDP adına ilde yaptığımız tüm faaliyetler KCK faaliyeti olarak değerlendirildi(..). Referandum çalışması, parti başkanımızla, parti meclis üyeleriyle ilçe başkanlarıyla yaptığım telefon görüşmeleri gibi çalışmaların hepsi örgüt üyeliği olarak değerlendirildi..
28 kişiden oluşan dosyamız var.. 8 kişi tutuklandık, daha sonra 4 kişi daha tahliye edildi. Aynı durumda olduğum ama tutuksuz yargılanan 15 arkadaşım var(..) aynı duruma benim 80 bin oy alarak seçilmemi de ekleyin(..)
Dosya durumumu göz önüne alarak milletveki seçilmeseydim şimdiye kadar tahliye edilirdim diye düşünüyorum..
Hasan Kaptan’ın ilk falsosu..
Hasan Cemal kaptan olarak 163 saatlik seyir defterini yayımlamaya başladı..
İlk gün ilk falsoyu yapmış..
Kaptan olarak öğrenmesi gereken ilk şeyi öğrenmemiş.. Veya öğretmemişler..
Ne mi o?
Vakti keraatin gelip gelmediğini..
Uyarmasalar saati kaçıracakmış.. Büyük hata!.
*
Bu iş çok mühim.. Güneşi uğurlamayana, uğurlamasını bilmeyene, vakti keraati kaçırana kaptan denmiyor..
O vakit nasıl mı belirleniyor?
Saate bakarak değil tabii..
Ufukla güneş arasına parmaklarını yerleştireceksin.. Bağlıysan, önünde tepe varsa uç noktasıyla güneş arasına.. Her parmak 15 dakika eder.. İki parmak mı sığdı, bil ki 30 dakika sonra güneş yoktur.. İki parmakla tek parmak arası hazırlık saatidir..
Artık ne içiyorsan.. Çay da olur, buz gibi rakı da, meyve suyu da.. Yeter ki boş boş oturma..
*
Güneş tek parmağa indiği an 15 dakikalık büyük şölen başlar..
Güneşi uğurlama saati gelmiştir..
Vakti keraat dedikleri..
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)