Liberal aydınlar, içinde bulunduğumuz durumu şöyle tanımlıyorlarmış..
Alçak basınç atmosferi..
Alçak basınç Türkiye’nin üzerine bir anda mı çöktü?
Hayır..
Meteoroloji kesin bir tarih vermemişti, ama yıllar önce Türkiye’nin alçak basınç atmosferine gireceğini açıklamıştı..
Meteorolojiyi iyi izleyenler, 2007 yılının başlarından itibaren uyarmaya başladı..
2009’da erken basınç uyarıları daha da arttı..
2010’da tavan yaptı..
Sonuç kaçınılmazdı.. 2011’in Haziran ayıyla birlikte alçak basınç atmosferine girdik.. 
Alçak basıncın ülkemizi ne zaman terk edeceği henüz bilinmiyor.. Meteoroloji bir tahminde bulunmuyor.. Daha doğrusu bulunamıyor..
Çünkü alçak basınç beklenenden erken geldi..  Referandumla birlikte atmosfere aşırı yük bindi.. Bu yük, alçak basınç atmosferinin oluşmasını hızlandırdı..
*
Soru şu..
Bugünlerde alçak basınç atmosferinden şikâyet eden, bunalan, nefes almakta zorlananların bu atmosferin oluşmasına katkısı oldu mu, olmadı mı?
Oldu..
Yetmez ama evet diyerek oldu...
*
Aynı kişiler, askeri vesayetin kaldırıldığını ama o boşluğu başka vesayetlerin doldurmaya çalışmasından da şikâyetçi..
Gerçi, zaman zaman hükümet de şikâyet ediyor..
Yargının MİT Müsteşarı’na yönelik hamlesi, vesayet oluşturma çabasıydı..
Böyle okundu.. Böyle görüldü..
Meclis’in girişimine, siyasetin kararlılığına rağmen tutukluluk rejiminde gram sapma olmaması da bu sebebe bağlanıyor..
*
Sadece yargı için değil..
Gün gelir, polis vesayetinden de, derin devlet vesayetinden de söz edilebilir..
Başka vesayetlerden de..Veya vesayet kurma çabalarından..
Çünkü zemin müsait..
Demokrasinin inşası geciktiği için boşluk var..
Bu da alçak basınç atmosferinin oluşmasına katkı sağlıyor..
*
Lafı uzatmayalım..
Alçak basınç atmosferi sürpriz değil..

 

Güzel’i şapşallıktan Şamil Tayyar kurtarmış!
Hasan Celal Güzel eski müsteşardır, eski bakandır.. Siyasetle haşır neşirliği uzundur..
Kulağı kesik derler ya aynen öyledir..
Geçen gün tufaya geliyormuş..  AKP Milletvekili Şamil Tayyar kurtarmış..
Şöyle olmuş..
CHP Milletvekili Hüseyin Aygün kaçırılınca, bu bir skandal, millet iradesine saldırıdır kıvamında bir yazı yazacakken..
Gerisini dünkü yazısından okuyalım..
“Tam büyük bir bönlük göstererek köşe yazarı diğer bazı şapşallar gibi kalemime sarılıp fiyakalı bir yazı döşenecekken Şamil Tayyar’ın sözleri beni gafletten uyandırdı”
*
Tayyar’ın ‘tezgah’ twit’ini  kastediyor..
Twit’le gafletten uyanınca bönlük göstermemiş.. Şapşal köşe yazarları gibi davranmamış..
Ne yapmış?
Aygün’ün kaçırılmasına ‘üç kuruşluk tiyatro’ demiş.. Danışıklı dövüş olduğunu söylemiş.. 
Aygün’ün tezgâhı olduğunu ilan etmiş..
Tayyar sayesinde şapşallıktan kurtulmuş!.
*
BUnları yazarkan elinde bilgi, belge var mıymış? Birileriyle konuşmuş mu?
Yoo..
Ankara’da oturup sallamış..
Ne diyeyim!..

 

Ben Mehmet..
Üzerinde kamu spotu yazılan Mehmetçik Vakfı’nın tanıtımı televizyonlarda fır fır dönüyor.. Tema, vatana hizmet..
Çeşitli insanların vatana yaptığı katkılar işleniyor.. Filmin sonuna doğru sıra askerlere geliyor.. Mehmetçiklere.. Genç adam otobüsten inerken bağırıyor..
Ben Mehmet..
Samsun’dan Mehmet..
Bir sonraki karede yine genç bir adam var..
Ben Mehmet..
Adana’dan Mehmet..
*
Belli, çekim eski çekim.. Yeni çekim olsaydı, o sahnelere bir Mehmet daha eklenirdi..
Ben Mehmet..
Meclisi toplatmayan Mehmet..

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)