O yazıya dün Sabah’tan bir cevap geldi.
Ben de Aydın Doğan’ı aradım.
Hem Star, Vatan ve Milliyet’in satışını, hem Doğan Grubu’nun durumunu ve hem de Sabah-ATV’nin satışına bakışını sordum.
Aydın Doğan’ın bu konulardaki yaklaşımı şöyle:
* * *
- SORU: Siz hep medya bağımsızlığının ekonomik güçten geçtiğine inandığınızı söylüyorsunuz, medya şirketlerinizin 2011 sonuçlarından memnun musunuz?
AYDIN DOĞAN: 2011 yılında Doğan medya şirketleri güçlü bir rekabet ortamında yüksek performans gösterdi. Reklam gelirlerindeki büyümeden ve faaliyet kârlılığı açısından memnunum. 2012 ve gelecek yıllarda daha iyi sonuçlar bekliyorum.
- SORU: Geçen yıl Milliyet ve Vatan gazeteleri ile Star TV’yi sattınız. Neden sattınız? Satış fiyatı için ne diyorsunuz?
AYDIN DOĞAN: Star TV Türkiye’nin ilk özel televizyonudur. Marka değeri yüksek, reklam gelirleri iyidir. Star TV’yi RTÜK yasasındaki kısıtlamadan ötürü satmak durumunda kaldık. Yoksa Star TV’den bir şikâyetimiz yoktu. Çünkü RTÜK birden fazla TV sahibi olunduğunda, bu grubun reklam pazar payının yüzde 30’u aşmaması şartını getiriyor. Halbuki Kanal D ve Star TV’nin toplam reklam pazar payı yüzde 38 düzeyindeydi. Star TV’yi satarak RTÜK şartına uygun pay oranına indik, bu yasal bir zorunluluktu.
- SORU: Peki Milliyet ve Vatan gazeteleri?
AYDIN DOĞAN: Milliyet ve Vatan gazetelerine gelince... Milliyet 60 yılı aşkın mazisi ile köklü bir kuruluştur, Vatan gazetesi öncü ve güçlü bir markadır. Ancak Doğan Grubu olarak medyada küçülme politikasını benimsedik. Bu iki gazeteyi de bu politika çerçevesinde sattık. Fiyatları o günkü şartlara göre oluştu. Star TV’yi ve gazeteleri iyi, iki ayrı gruba sattık. Yeni sahiplerine hayırlı uğurlu olması samimi dileğimdir.
- SORU: Siz 33 yıllık medya sahibisiniz ve sektörün duayenisiniz. En ciddi rakibiniz Sabah ve ATV Grubu’nun satışa çıkmasını ve piyasada dolaşan fiyat önerilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
AYDIN DOĞAN: Sabah ve ATV Türk medyasının iki önemli markasıdır. Sabah gazetesi reklam gelirinde sektörde ikinci konumdadır, bayi satışında üçüncü gazetedir. ATV Türkiye’nin ilk kurulan dört TV’si arasındadır. Hep ilk dört TV arasında kalma başarısını sergilemiştir. Reklam ve marka değeri tıpkı Sabah gibi yüksektir. Piyasada söylenen rakamlar normaldir. Ama bence piyasada dolaşan rakamların üzerinde satış ihtimali de vardır.
Ben bir imalat hatasıyım
DEDİM ki:
- Eğitimi torna tezgâhı gibi görüyorlar.
- Tornadan çıkmış gibi tek tip bireyler yetiştirmek istiyorlar.
- Bu memlekette senelerce “Atatürkçü torna” işletildi, şimdi de “dindarlık tornası” işletilmek isteniyor.
- Herkes kafasına uygun bir nesil yaratmak için uğraşıyor.
- Eller nesillerin üzerinden ne zaman çekilecek?
Evet, aynen bunları dedim.
* * *
Dediklerimden memnun olmayan bazı Atatürkçüler bana şöyle cevap verdiler:
“Bu memlekette herkes senin dediğin gibi ‘Atatürkçü torna’dan geçirilmiş olsaydı, senin gibiler ortaya çıkmazdı.”
* * *
Dediklerimden memnun olmayan iktidar yandaşları ise bana şöyle çıkıştılar:
“Merak etme: Dindarlık tornası herkese işlemez... İşleseydi imam hatipten senin gibi biri çıkmazdı.”
Eğer Atatürkçülükten kasıt...
Askere sırt dayayıp farklı görüşlere aman vermemek ise...
Eğer imam hatiplilikten kasıt...
AK Parti iktidarının yanlışlarını eleştirmemekse...
Doğrudur...
Her iki tornaya da maruz kalmış bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak...
Tornanın hükmü bana sökmemiştir. Sadece bana mı?
Benim gibi birçok kişiye de işlememiştir torna tezgâhı.
* * *
Çünkü torna tezgâhları her zaman istenilen tip ve kalıpta ürünler çıkarmaz.
Bazen falso verirler.
İmalat hataları söz konusu olur.
Ben bir imalat hatasıyım.
Benim gibiler de imalat hatasıdır.
Ama bizim imalat hatası olmamız, torna tezgâhlarının işlevselliğine gölge düşürmez.
Kemal Kılıçdaroğlu giderse öcü gelir
KEMAL Kılıçdaroğlu’nu beğenmiyoruz, yeterli bulmuyoruz, ürkek buluyoruz, esaslı çıkış yapmamakla ve radikal olmamakla suçluyoruz, Kürt sorununda etkisiz, laiklik konusunda cesaretsiz buluyoruz falan...
Fakat bakıyoruz Kılıçdaroğlu muhaliflerine...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun en az 30 yıl gerisindeler.
* * *
Türk siyasi tarihi “Ben gidersem öcü gelir / Ben gidersem irtica gelir / Ben gidersem kaos gelir / Ben gidersem komünistler gelir” türü korkutmalarla doludur.
Hiç sevmem bu tür korkutma çabalarını...
Ama sevmesem de tam denk düştüğü için bu antipatik kalıbı kullanmaktan kendimi alamıyor ve “Kemal Bey giderse öcü gelir” diye uyarıyorum.
Çünkü...
Kemal Bey’e bayrak açanlar...
- “Bu adam çok taviz veriyor” diyorlar.
- “Dersim harekâtını savunmuyor” diyorlar.
- “İrticadan söz etmiyor” diyorlar.
- “Silivri’dekilere yeterince sahip çıkmıyor” diyorlar.
- “Kürt sorununda fazla ileri gidiyor” diyorlar.
- “Ulusalcı tezleri hepten unuttu” diyorlar.
Bu durumda “Kemal Bey giderse öcü gelir” demeyelim de ne diyelim?
Modalar / demodeler
- DEMODE: CHP’ye laf saydırmak...
- MODA: İttihat ve Terakki’ye laf saydırmak...
- DEMODE: Altın nesil...
- MODA: Dindar nesil.
- DEMODE: Beslemeyip de asmak...
- MODA: Yağlı kazığa oturtmak....
- DEMODE: Göbeğini kaşıyan adam...
- MODA: Selim Türkhan (Yani siyasete meraksız seçmen).
- DEMODE: Ekranda soru sormamayı yadırgamak.
- MODA: Ekranda soru sormayı yadırgamak.
Humeyni maketi
HÂLÂ yapılıyor mu bilmiyorum ama bir ara 19 Mayıslarda Samsun’da şöyle bir tören yapılırdı:
Temsili vapurdan bir Atatürk büstü indirilir ve o büst şehrin mülki erkânı tarafından büyük bir tazimle karşılanırdı.
Nereden baksan tuhaf bir görüntü... Atatürk görse “bırakın bu işleri” der ama maalesef görme imkânı yok.
Veya...
İyi ki de yok.
* * *
Dün Tahran’dan dünyaya yayılan bir fotoğrafı görünce Samsun’daki o tören geldi aklıma:
İran’ın dini lideri Humeyni’nin Paris’ten Tahran’a gelişini temsili olarak canlandırmışlar.
Uçağın merdivenlerinden dev bir Humeyni resmi indiriliyor. Askerler iki sıra olmuş bu resmi karşılıyor. Devlet yetkilileri de orada...
Dünya ajansları bu fotoğrafı “İran’dan komik görüntü” diye geçmişler.
Ne diyelim?
En iyisi “Allah hiçbir lidere, peşlerinde kendilerini gülünç duruma düşürecek takipçiler bırakmayı nasip etmesin” diye dua etmek.
Merak ediyorum
- 27 Nisan Muhtırası’nın verildiği tarihte iktidar yetkilileri “bu bir muhtıra değil” noktasındaydılar. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Ben muhtıra vermedim” deyip tanık olarak da iktidar yetkililerini gösterirse ne olacak?
- Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları eleştiren Paul Auster’ın Ergenekon’un yurtdışı propagandasının etkisinde kaldığını yazıp çizenlerin, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyenlerden farkı ne kadardır?
- “Tutuklu gazeteciler” ile ilgili olarak “Ahmet: Terörden içeride”, “Nedim: Terörden içeride”, “Müyesser: Terörden içeride”, “Ragıp: Terörden içeride”, “Soner: Terörden içeride” diye liste yayınlayanlar acaba şu konuda ne diyorlar: “Yeryüzünün hangi totaliter ülkesinde gazeteciler için ‘haber yaptığı için içeride’ ya da ‘kitap yazdığı için içeride’ diye resmi bir gerekçe gösterilir? Uganda dahil.”