Geçtiğimiz hafta sonu ‘54’üncü Amsterdam Tartışmaları’ yapıldı.
Amsterdam Tartışmaları, daha çok Türkler’in siyasi katılım bilincine katkıda bulunmayı amaçlayan bir etkinlik. 54’üncü olması, yani sürdürülebilir bir etkinlik olması çok önemli.
İki ayda bir, düzenli bir şekilde yapılması, ‘takdire şayan’ olarak niteleniyor.
Amsterdam Tartışmaları bu yönüyle, tıpkı siyaset gibi uzun soluklu bir etkinlik özelliği taşıyor. Emsal etkinliklerle mukayese edildiğinde zaten fark görülüyor.
Son etkinlikte ele alınan konu, 21 Mart Hollanda yerel seçimleri ve haliyle buna ilişkin ‘Hollanda’da oluşan yeni siyasi yapı’ konusuydu.
Tartışmanın ana konuşmacısı, Amsterdam Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Floris Vermeulen’di. Vermeulen’in yanısıra, farklı siyasi partilerden de panelistler toplantıda görüşlerini açıkladılar.
Seçkin, genç ve kaliteli bir katılımcı grubu vardı. Toplantı notları ve tartışma metni önümüzdeki günlerde yayınlanacaktır. Ancak, burada üzerinde duracağım önemli bir konu var. O da, Dr. Vermeulen’in 21 Mart yerel seçimleri üzerine yaptığı araştırma sonuçlarından bir tanesi. Elbette diğer sonuçlar da ömenli. Ancak br tanesi var ki, üzerinde gerçekten düşünülmesi gerekiyor.
Üzerinde durulması gereken araştırma sonuçlarından bir tanesi şöyle: “Türklerdeki siyasi güç, daha çok mahafazar kesimlerde temsil ediliyor”.
Araştırmacı Floris Vermeulen bu sonucu, geçtiğimiz ay yapılan yerel seçimler dolayısıyla Amsterdam’daki Türkler üzerinde yaptığı araştırmadan çıkarıyor. Zira Amsterdam’ın özellikle batı bölgesindeki Türkler ezici bir şekilde DENK partisi için oylarını kullandılar. Bu bölgede ikamet eden Türkler’in önemli bir kesimi de muhafazakar, Müslüman, orta halli insanlar. 21 Mart yerel seçimlerinde yüzde elli oranında sandığa gitmeleriyle, destekledikleri adayı Belediye Meclisi’ne göndermiştir. Bu seçmen davranışı, araştırmacılar tarafından muhafazakar Türkler’in ‘siyasetteki gücü’ olarak değerlendirilmiştir.
DENK Partisi’nin bu bölgede bu kadar popüler olması, Türkler’in siyasi temsil ve katılım sürecindeki tercihlerini ortaya koymaktadır. Muhafazakar Türkler, Hollanda’da siyasal varoluşlarının ancak kendilerini anlayan, kendi içlerinden insanların bulunduğu siyasi partilerde olacağını düşünmektedirler. Türkler’in böyle davranması, bugüne kadar, ( ki Türklerin Hollanda yerel seçimlerinde otuz yıllık bir tecrübeleri var,) ana akım siyasi partilerde yaşadıkları hayal kırıklıkları kaynaklanmıştır. Söz konusu hayal kırıklığı, Amsterdam Tartışmaları’na katılan DENK, NIDA, Yeşil Sol, PvdA partilerinin temsilcileri tarafından da üç aşağı beş yukarı teyid edildi.
Floris Vermeulen’in araştırması, Türkler’deki bu hayal kırıklığını destekler mahiyette. Zira, Türkler, her dönem seçimlere etkin bir şekilde katılmışlardır. Ancak, karar verme mekanizmalarında yeterince ya da hiç temsil edilmemişlerdir. 1994 yılından itibaren göçmenlerin siyasi katılımları üzerine araştırma yaptığını söyleyen Vermeulen ‘Türkler 1987 yılından itibaren her seçime aktif olarak katılırlar ancak bu katılım oranı seçim sonrası yerel yönetimlerdeki görevlendirmelere yansımamıştır’ demektedir. Bu da Türkler’in geleneksel siyasi partilere olan güvenlerini kaybetmelerine sebep olmuştur.
Araştırmada dikkat çeken bir başka sonuç ise, Hollanda’daki Türk STK’larıyla ilgilidir. Her ne kadar, özellikle son zamanlarda, Türk STK’larının fonksiyonlarını kaybettikleri, artık bir işe yaramadıkları yönünde eleştiriler olsa da, araştırma sonucuna göre durum farklı. Floris Vermeulen ‘Türkler’in diğer göçmen gruplarına göre siyasete daha etkin katılmalarında, daha organizeli bir toplum olmaları önemli bir etkendir’ diyor.
Evet. 54’üncü Amsterdam Tartışmaları’nda ele alınan ‘Hollanda’da yeni siyasi yapı’, bize Hollanda demokrasisi, siyaseti ve yeni Hollandalılar’ın emansipasyonları hakkında önemli fikirler veriyor.
Tartışma sonuçları yayınlanınca diğer bilgilerde paylaşılacak. Ancak burada üzerinde durduğumuz, siyasette muhafazakar Türkler’in gücü ve organizasyonlardaki rolü oldukça önemlidir. Muhafazakar Türkler’in oylarını alanların, önümüzdeki dört yıllık dönemi çok iyi değerlendirmeleri kaçınılmazdır. Diğer taraftan, yöneticilerinin bile pek farkına varmadıkları, STK’ların kıymeti ve gücü tekrar gözden geçirilmelidir. Siyasilerin de, STK yöneticilerinin de yükü ağırdır. Farkında olmak gerekir...
Not: 18 Nisan 2018 tarihinde Hollanda Türk Müzesi ve TÜRKSAV(Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı) tarafından ‘AMSTERDAM ŞİİR BULUŞMALARI’ programı yapılacaktır. Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN, TÜRKSAV Başkanı Şair ve Yazar Yahya AKENGİN ve Edebiyatımızın “Lale Şairi” Abdullah SATOĞLU’nun katılacağı programa ilgi duyanlar: [email protected] adresine başvurabilirler.