Londra 2012 Olimpiyatları sona erdi ve hâlâ aldığımız madalyaları konuşuyoruz. Şimdi önümüzde bakmamız gerekiyor. 13 Eylül 2013 tarihinde Bounes Aires'te 2020 Olimpiyatları'nın şehri belirlenecek. Üç aday kentten biri de İstanbul.
2016 Olimpiyatları Brezilya Bounes Aires'te olacak. İşin ilginç yanı 2014 Dünya Futbol Şampiyonası da Brezilya'da. Güney Amerika, gelişmede ve dünya ile uyumda hedef ülkeler arasında. Bu iki dünya organizasyonu bunu ateşleyen bir etki yapacak.
Şimdi üç aday ülke 2020 için yarışıyor: Madrid, Tokyo ve İstanbul.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "milli bir gündem" olarak 2020 İstanbul'u ajandasına aldı ve olimpiyat adaylığına sahip çıktı.
Olimpiyatın ardarda iki Latin ülkede olması şık olmaz. 2008 Olimpiyatları da Pekin'de olmuştu. Uzakdoğu da hakkını kullandı. Uygun olan aday İstanbul'dur. Ancak karar verenler böyle basit bir mantıkla hareket etmiyor. Güçlü uluslararası lobi çalışması ve ülkeleri ikna politikasının sonucunda karar veriliyor.
İddiamız şudur: "Kültürler, kıtalar, dinler ve nesiller arasında köprü kuran... Türkiye'yi, İslam dünyasını ve Olimpik Hareket'i tarihte ilk defa sporun coşkusuyla bir araya getiren... ve bunlar arasında ebediyete kadar sürecek bir dostluğun ve yararlı ilişkilerin tesis edilmesini sağlayacak oyunlara ev sahipliği yapmak"
Beklentimiz: İstanbul, bugün dünyanın en çok ziyaret edilen 7'nci şehri, dünyanın en popüler 7'nci turist merkezi ve yine dünyanın 7'nci en popüler kongre şehridir. Dost ve misafirperver sakinleriyle İstanbul, 2020 yılında Olimpiyat ailesini kendi evinde hissettirecektir.
Londra 2012'de 10 milyon bilet satıldı. İstanbul, mevcut turist yapısına ilave olarak 2,5 milyon turist beklemektedir.
Pekin 2008'de tarihin en görkemli açılışı gerçekleşti. Londra 2012'de ise tematik bir konsept gerçekleştirildi. İkisi de, herkesin takdirini kazandı.
Adaylık sürecinde Türkiye'nin ortaya farklı bir konseptle çıkması gerekiyor. Mevcut sunumuna mutlaka, tarihin "en çevreci olimpiyat vaadi" ile yaklaşmalıdır.
Yapılardaki malzemeler, yerleşkeler, kullanılacak enerji, ulaşım altyapısı, araçların hibrit oluşu bakımından tamamen çevreci bir olimpiyat iddiasını sürdürmelidir. İstanbul 2020 için seçilen lale figürlü logo da çevreci anlayışı yansıtmaktadır.
Bunun için ciddi bir kaynak gerektiği doğrudur. Çin, olimpiyat için 5 milyar dolar civarında para harcadı. 2004 Atina'da yayın gelirleri 1,5 milyar dolarken, dört yıl sonra Pekin'de bu gelir 1,7 milyar dolara çıktı. 2020'de 3 milyar dolar yayın gelirini aşması bekleniyor.
Londra 2012, tarihin ilk 3D yayınlarının yapıldığı olimpiyatlar oldu. Muhtemel ki 2020'deki olimpiyatlar tamamen 3D ve HD olacak. Sosyal medyanın ve kişisel yayıncılığın hangi noktaya geleceği tahmin bile edilemiyor. Tivibu, televizyonların yanı sıra cepte ve tablette 6 kanal ile sürekli olimpiyat yayını yaptı. Bunlar hep yeni yayın deneyimleridir.
Tarihin en büyük yayıncılık hiti alacak bir etkinlikten bahsediyoruz. Her ülke, katılan sporcuların her biri ve hatta her izleyicinin kendi yayınının olacağı bir olimpiyata hazırlanmalıyız.
Olimpiyatların en önemli gelir kaynakları sponsorlardır. Londra 2012'nin sponsorları markalarına bir göz atalım: British Airways, Llyods, Coca Cola, Acer, Atos, Dow, GE, Mc Donalds, Omega, Panasonic, P&G, Samsung, Visa, Adidas, BMW, BP, BT, EDF (Enerji şirketi). 5 tanesi İngiliz şirketi.
Peki, Türkiye'nin olimpiyatlardaki yerli markaları ne olacak? Önümüzde 8 yıl var ve bu markaların küresel büyüme stratejileri de şimdiden belirlenmelidir.
Erzurum Universiat Kış Oyunları ve Trabzon Yaz Oyunları ile olimpiyat ön sınavlarından başarıyla geçtik. Türkiye için tarihin en büyük organizasyonu için geri sayım başladı ve buna çok iyi hazırlanmalıyız.
Unutmayalım ki EXPO 2020 için İzmir'i de aday gösterdik. Eğer her ikisini de alabilirsek tarihi bir çıkış için önemli iki destek bulmuş olacağız. Belki ardından 2022 Dünya Futbol Şampiyonası'nı da alabiliriz.
Evet, şimdi spor gündemimizin başına 2020 İstanbul Olimpiyatı'nı almalıyız. Olimpiyatlar artık spordan çok ekonomidir.
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)