Geçen hafta Türk markalarının değeri üzerine epey haber ve yorum çıktı. Genel yaklaşım şu: "100 Türk markasının değeri bir Walmart etmiyor". Gerçekten de öyle mi?
Evet, Brand Finance'ın araştırmasına göre; 100 Türk markasının değeri bu yıl 28 milyar dolar ediyor, geçen yıl bu rakam 33 milyardı. Kur farkı burada da kendini gösterdi.
Bu yaklaşıma küçük bir eleştiri: Walmart, Türkiye'de bırak 100 markayı bir BİM veya bir Migros, Şok hatta A101 bile etmez. Gelsin rekabet etsin, görelim değerini...
Türkiye'nin en değerli markaları sıralamasına bakalım: İlk sırada Türk Telekom yer alıyor. Bu yıl ikinci sıraya yerleşen marka ise Türk Hava Yolları (THY) oldu ve ardından Akbank geliyor. İlk on arasındaki diğerleri ise, Türkiye İş Bankası, Türkcell, Anadolu Efes, Garanti, Arçelik, Yapı Kredi Bankası ve OMV Petrol Ofisi olarak sıralanıyor.
Türkiye'nin T'sinin yanına 3T ve 3A koyalım (yani Türk Telekom, THY ve Türkcell ile Akbank, Arçelik ve Anadolu Efes) küresel marka sorununun üçte birini çözmüş oluruz.
Konu sadece Türkiye'nin en değerli markaları değil. Bütün bu uğraşlar; kaynaklarımızın, kıymetlerimizin daha fazla katma değere ulaşmasını sağlamak.
Devlet tarafından kurulan dünyanın tek kurumu Türkiye'de. Turquality projesi, 10 yılda 10 küresel marka yaratmak için kuruldu. Halen, Turquality Programı'na hazırlık aşaması olan Marka Programı kapsamında 30 şirketin 33 markası, Turquality Programı kapsamında ise 82 şirketin 94 markası destek kapsamında bulunmaktadır.
Turquality'nin Mayıs'taki toplantısında Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın değer arayışındaki tespiti önemli: "2011 yılında Almanya ihraç ürünlerinin kilosunu 4,1 dolardan, Japonya 3,5 dolardan, Güney Kore 3 dolardan satarken Türkiye kaça satıyor biliyor musunuz? 1,46 dolara ihraç ediyor. Bununla birlikte Turquality programı kapsamındaki firmalar ise marka olmanın, markalaşmanın verdiği güç ile ihraç ettikleri ürünlerin kilosunu 2,14 dolardan satıyor. Bu bize şunu gösteriyor, markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam."
Yılda 15 milyon telefon ithal ediyoruz. Kilosu birkaç bin dolara geliyor. Katma değeri düşünürken, inovasyonun nasıl bir değer oluşturduğunu unutmamalıyız. Türkiye'nin 30 milyar dolarlık bilişim pazarının yarısından fazlası ithalata bağlı. Türkiye'nin en değerli markaları arasındaki bilişim şirketlerini büyütürken yerli teknolojimizi oluşturamadık.
Ulusal Rekabet Kurumu'nun yaptığı araştırmalara göre; Türk insanı mühendislik bilimlerine yatkın özellikleri var. Peki, bu mühendislik özellikleri niye küresel marka oluşturmada ve ülkenin ihraç kalemlerine yansımadı? Hakkını da yemeyelim! Türk müteahhitlik şirketleri dünyada ikinci sıraya yükseldi. Yeter mi?
Türk insanı misafirperver, Türk mutfağı muhteşem!... Doğrudur. Peki, bu insani yaklaşım ve lezzetler küresel marka yolculuğumuza nasıl yansıyor?
Turquality, iki yıldır bu ülkenin lezzetleriyle birlikte hizmet sektörüne de destek veriyor? Sonuçları için daha erken.
Tv Net'te Asırlık Markalar adıyla yüz yılı aşan markaları ele aldık. Eğer bir şirket dalya diyebilmişse, marka algısında önemli bir eşiği atlamış demektir. Turquality programı, 100 yıllık markalara da desteğini vermelidir, program içine almalıdır.
Küresel marka yolculuğu için harcanan bu paralar nasıl denetleniyor? Şimdiye kadar hedefler ne derece yakalanabildi ve bundan sonra hizmet gibi göreceli bir alanda hangi kriterler ile destekler en az tartışma ile sonuçlanır?
Türkiye'nin marka değeri yükseliyor... Yükselen değer uçağına binlerce Türk şirketi binmelidir.
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)