Son otuz-kırk yılın aymaz yöneticileri yüzünden elli bin gencimiz öldü; dile kolay, elli bin.

Yüz bin ana babanın, yüz binlerce eşin, kardeşin yüreğine kor ateşler düştü.

Acaba daha ne kadar gencimiz ölünce akıllanacağız? Yüz bin mi, beş yüz bin mi, bir milyon mu?

Eski bir genelkurmay başkanı “Bizde asker çok. Ne kadar öldürseler tüketemezler!” diye insanın kanını donduran bir laf etmişti.

Ölen senin çocuğun olmayınca mesele yok tabii. Anadolu gençliği kırılıp gitsin!

Hayatında pikniğe gitmemiş, maytap atmamış çocukların eline silah tutuştur, üç el ateş ettir, sonra yolla sarp dağların tepesine, ömrü o dağlarda çarpışarak geçmiş insanların karşısına.

O çocuk tabut içinde geri gelince de “Milli birlik bütünlük” nutukları at!

Orhan Veli’nin “Neler yapmadık bu vatan için / Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik” dediği gibi.

Yazıktır, günahtır.

1980 darbesindeki Diyarbakır Cezaevi olaylarından beri birçok vicdanlı insan, yazarak, çizerek feryat eder.

Bu yolun yol olmadığını anlatmaya çalışır. Vedat Aydın, Musa Anter cinayetleri gibi hunhar cinayetlerden sonra iş başındaki hükümetleri uyarmaya çalışır ama kimse kulak asmaz.

Hepsi de kendi körolası iktidar aşkı uğruna, çocuklarımız üzerinde oynanan kanlı oyunu sürdürür.

***


İş bilmez doktorların eline düşmüş bir hasta tasarlayalım: Adamın vücudunda durmadan yaralar açılıyor ve bu yaralar kapanmak bilmiyor. Doktorlar adamı hastaneye yatırıyorlar ve yaraları tedavi etmeye çalışıyorlar ama nafile. Gün geçtikçe yaralar daha da açılıyor, daha da kanıyor.

Sonra bir gün aklı başında bir doktor geliyor ve diyor ki: “Yahu arkadaşlar. Bu adam şeker hastası. Yaraları bu yüzden kapanmıyor. Hastanın şekeriyle uğraşmazsanız, ne yaparsanız yapın bu yaralar kapanmaz. Semptoma değil altındaki sebebe bakın.”

Öteki doktorlar hemen itiraz edip, akıllı doktora hakaretler yağdırıyorlar. Hastaneden yaka paça dışarı atıyorlar.

İşte bizim Kürt politikamız da buna benziyor.

Otuz yıldır iş başına gelen, asker-sivil hiçbir hükümet derindeki sorunla uğraşmadı. Hep semptomlara baktı.

Kimbilir daha kaç evladımızı bu akıl almaz basiretsizlikte yitireceğiz?

Aklımızın başımıza gelmesi için acaba kaç cenaze töreni, kaç bayrağa sarılı tabut gerekiyor?

(Vatan gazetesinden alınmıştır)