Yazımın hemen başında bir ufak bir hatırlatma yapayım. Son birkaç yıldır, orijinal bir şeyin bire bir taklidi olan ürünler ya da kişiler ‘çakma’ ya da yan sanayi olarak halk dilinde yer edindi.  Bende işte bugün orijinallerine özenip de bir türlü o kaliteyi yakalayamayan sonradan ‘Kıbrıslı’ olan bazı kesimlere değinmek istiyorum.


Çeşitli nedenlerden dolayı genellikle Türkiye sınırlarından dışarı çıkan bu kesimler soluğu Kuzey Kıbrıs’ta almışlardır. Pek çok kişinin yaşadığı gibi, buldukları ilk işe kapağı atıp, üçe beşe bakmadan çalışmışlardır. Tembel değildirler. Üstüne üstlük hırslıdırlar da. Buradaki hayat standartlarını, lüks arabaları görünce ‘bende niye bunlar yok’ diye hayıflanmaya başlarlar. Bir şey bulup sıyrılmak zorunda hissederler kendilerini…


Bunun için yapılacak en uygun şey de öncelikle kendi işini yaparak patron koltuğuna oturmaktır. Ancak bunu yapmak isteyenlerin önünde bir engel vardır: Ya KKTC vatandaşı olmaları ya da Kıbrıslı bir ortak bulmaları şarttır.


Vatandaşlık yolu da siyasetten geçer ne yazık ki
… Bu nedenle siyasi erke yakın olunmaya çalışılır. Sempatik davranılır, istekler yerine getirilmeye çalışılır. Hırslarının ve biraz da akıl ve şanslarının yardımıyla bazıları amacına ulaşır. Kendisini sevdirir. Hızla yükselir bu basamaklarda…


Bir şekilde şansları yaver gider ve vatandaşlık alırlar. Bunu başaramayanlar ise hep bir gün vatandaş olabilecekleri umudu ile sağa sola yaranma çalışmalarına devam eder.  ‘Gel-gel, git-git’ diyalogları sürer gider…


Bu arada vatandaş olan ve vatandaş olmaya çalışan kesim, kendisinin burada ‘öteki’leştirilmesinin önüne geçmek için doğma, büyüme Kıbrıslı bir Türk gibi davranmaya çalışır. Kıbrıslı Türklerin sevdiği yemekler, onların da sevdikleri yemekler içerisine girer. Konuşmalara yerel söylemler katılır. Atasözlerindeki ‘Atı alan Üsküdar’ı geçer’ söylemi özenti bir tavırla, ‘Atı alan Digoma’yı gerçer’ söylemine dönüştürülür. Bu toplum kendilerini sahiplensin isterler. ‘Hacı, kardeş, bacı’ söylemleri yerini ‘gardaşçım’lara bırakır. Daha önce hayatlarında bir kere bile duymadıkları ‘Dillirga’ bir anda en sevdikleri şarkılar listesinde üst sırada yer alır. Kıbrıslı sanatçıların yer aldığı yarışma programlarında sözüm ona ‘destek mesajları’ atılır.


Bu kesim bunları yapmakla ‘Kıbrıslı’ oldum zanneder kendisini… Bu toplumdan bir parça olduğunu zanneder. Ancak hiçbir zaman bunu başaramazlar. Ne buralı olurlar ne oralı… Sahipsiz, biçare bir şekilde oradan oraya sürüklenip dururlar. Çünkü bu toplumda taklitlere yer yoktur. Bu toplumda sizi siz olduğunuz için seven ve saygı duyan insanlar da vardır. Bir şeyler elde edebilmek bir yerlere gelebilmek için taklitlerden ve taktiklerden kaçınmanız gerekli. Siz siz olun, kendiniz olun yeterli…


Herkese  mutlu hafta sonları…