Avrupa Birliği ile ilişkiler kötü.. Temmuz ayından sonra daha da kötü olacak, resmen donacak..
Çünkü Rumlar dönem başkanı oluyor.. Ankara ‘AB’nin başkanı onlarsa biz yokuz’ mesajını verdi, köprüleri attı.. Öyle bir attı ki, temmuz ayı her şeye gebe hale geldi.. KKTC’nin isim değiştirerek Rum kesimiyle ilişkiyi ebediyen bitirmesi gündemde..
*
Ankara’nın derdi sadece Rumlar değil.. Sarkozy de büyük problem.. Kanlı bıçaklı gibiyiz..
Sadece Ermeni soykırımı yoktur demeyi suç sayan yasa çıkardığı için değil..
O tuzu biberiydi..
Ankara ile Paris hemen hemen hiçbir konuda anlaşamıyor..
Temel nedeni şu..
Sarkozy Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istemiyor.. Müzakere sürecini donduran o..
Daha da ötesi..
Erdoğan-Sarkozy çekişmesi kişiselleşti..
*
Fransa’da başkanlık yarışının ilk turu yapıldı.. Sosyalist Parti adayı Hollande ile Sarkozy kafa kafaya çıktı.. Hollande bir puan önde..
Kim alır?
Orası karışık, ilk anketler Hollonde’ın yüzde 54 ile ipi göğüsleyeceğini söylüyor ama o kadar kolay olmayacak..
Irkçılar yüzde 17.9 ile oy patlaması yaşadılar.. Yabancıları Fransa’da istemeyenler.. Tunuslulara, Cezayirlilere ‘defolun’ çekenler.. Türk düşmanlığı yapanlar..
İkinci turda Sarkozy’ye yönelecekleri kesin..
*
Durum kritik, bize ne deyip geçemeyiz..
Sarkozy alırsa AB ile ilişkileri bir dört yıl daha unutun.. Ankara-Paris arasındaki çekişmenin dozu daha da artacaktır.. AB ile ilişkiler daha da gerilecektir.. Türk düşmanlığı tırmanacaktır..
Tersi olursa..
Sosyalistler kazanırsa..
Tablo olduğu gibi değişir.. Fransa ile ilişkiler normalleşir.. AB müzakere kapısı yeniden açılır..
Bu sebeple, sosyalistler kazanırsa en çok sevinen Ankara olur, Erdoğan olur.. En çok üzülen de Merkel olur.. Biliyorsunuz kankası.. Başka ülkedir, kendi meselesidir, yönetime kim gelirse gelsin anlaşırız demedi..
Hollande’a karşı Sarkozy’yi destekliyor..
*
Şu Allah’ın işine bakın..
AKP iktidarının umudu sosyalistler oldu..
Demokrasiye ‘seçim’le ara verme korkusu
O eskidendi, her ülkenin nasıl yönetileceğine o ülkede yaşayanlar karar veriyordu..
Artık değil..
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kural değişti.. Nazilerin seçimle işbaşına gelip hem Almanya’yı hem de Avrupa’yı kasıp kavurmasından sonra iş değişti..
Irkçı eğilimleri olanlar, demokrasiyi zaafa uğratacağı tahmin edilenler istenmiyor..
Hemen alarm veriliyor..
Irkçı kadın Marina Le Pen yüzde 17.9 oranında oy alınca ortalık sallandı.. Kimse Fransız halkının tercihi demedi..
Çoğu ülke dışişleri bakanı düzeyinde tepki gösterdi.. Sonucun endişe verici olduğu dile getirildi..
Avrupa o acıyı yaşadı.. Hemen paniklemelerinin nedeni bu.. Demokrasinin dışına çıkma korkusu..
Parayı basan düdüğü çalar sanatı!
Galiba sokağa inmeyen, yürümeyen kesim kalmadı..
İşçiler, memurlar, çiftçiler, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, öğrenciler, gazeteciler..
İlk aklıma gelen bunlar..
Bu kervana dün de tiyatrocular katıldı.. Gerisi çorap söküğü gibi gelir.. Muhafazakâr sanat adımlarını attıkça daha çok yürüyüş görürüz!..
Peki ne yapılmak isteniyor?
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ne yapmak istediklerini açık açık söyledi..
Sıra geldi muhafazakâr sanata dedi..
Sanatı muhafazakârlaştırmak vakti gelmiş!..
Kim yapacak?
Nerede yapılacak?
Yer bulundu, şehir tiyatroları..
Yer hazırdı da muhafazakâr sanatı getirecek sanatçı yoktu!..
O iş de halledildi..
Sanat belediye bürokratlarına devredildi.. Oldu biti.. Önümüzdeki yıl hangi oyunların sahneleneceğini onlar tayin edeceklermiş..
*
15 Nisan’da bu köşede uzun uzun yazmıştım.. Muhafazakâr sanatın icra hazırlığından söz etmiştim..
Adım adım uygulamaya konuldu..
Tiyatro adamlarının isyanı buna.. Tiyatroyu tiyatrocuların elinden alma kararına..
Neymiş!.
Geç bile kalınmış.. Parayı veren düdüğü çalarmış.. Muhafazakâr Türkiye anlayışı sanata da yansımalıymış..
*
Sanat mutlak özgürlüktür, sanatçı özgür olmalı sözü tarihe karışmak üzere..
Çerçeveletip bir yana asmakta fayda var..
Çünkü yerine..
Sanat iktidarı alan partinin istediği gibi icra edilir sözünü çakacaklar..
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)