Zalimane. New York Times editörleri 7 Haziran seçimleri için bu kelimeyi kullanmış. Türkiye tarihindeki en zalimane seçimmiş bu. Neden zalimaneymiş peki? Fazla bir ayrıntı yok. Ama herhalde Gezi’den bu yana Türkiye hakkında laiklerin bütün vızıldanmalarını sayfalarına taşıyan, 17 Aralık’tan sonra cemaatin propaganda makinesinden çıkan her zırvalığı sayfalarına taşıyan gazete için zaten her şeyin korkunç olduğu bir ülkede seçimlerin korkunç olmaması mümkün değil.
Aslında 30 Mart 2014 seçimlerinden bu yana Türkiye’de artık alay konusu olan bütün seçimlerde hile zırvalıkları dünya medyasında da rağbet görmekte.
Şaibe iddiaları o kadar rağbet görüyor ki AGİT temsilcileri bile sanki Kazakistan’a seçim izlemeye gitmiş gibi davranıyorlar artık.
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Yüksek Seçim Kurulu’nda parti temsilcileriyle buluşan uzun dönemli AGİT seçim gözlemcileri, HDP temsilcisine kimlik sormuşlar, gösterdiği kimlikten ikna olmayıp parti genel merkezini arayarak teyit bile almışlar.
Halbuki Türkiye’de demokrasinin pek çok hasarlı tarafı olsa da en iyi yapılan iş seçimler. 1950’den beri 65 yıldır seçimler yapılıyor Türkiye’de.
Yüksek Seçim Kurulu, CHP tek parti iktidarı tarafından 1946 seçimlerindeki usulsüzlüklerin tekrarlanmamasının güvencesi olarak 1950 seçimlerinden birkaç ay önce 16 Şubat 1950’de kuruldu.
4 ay sonraki ilk sınavı olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde de rüştünü ispat etti. Adil bir seçimle 27 yıllık tek parti rejimi iktidarı devretti.
YSK’nın rüştünü ispat ettiği seçimlerden biri de 27 Mayıs darbesinden sonra yapılan 1961 seçimleri. Eğer seçimlerde hile yapılabilseydi, herhalde o seçimlerde askerin kabusu gerçek olmaz, DP’nin devamı olan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi’ne, CHP’den daha fazla oyla çıkmazdı. Yine hile mümkün olsaydı 1983 seçimlerinde de Devlet Başkanı Kenan Evren’in kurdurup, işaret ettiği Milliyetçi Demokrasi Partisi üçüncü parti olarak hezimete uğramazdı. Liste uzatılabilir. 1987 referandumunu iktidardaki Özal kazanır, 1989 belediye seçimlerinde üç büyük şehri SHP’ye vermezdi.
1991 seçimlerinde DYP-SHP iktidarı çıkmaz, HEP’li vekillerin seçilememesinin bir yolu bulunurdu. 1995 seçimlerinde rejimin iki baş belası Refah Partisi birinci olmaz, HADEP 1 milyon 200 bin oy alamazdı. 2002 seçimlerini de AK Parti kazanamazdı.
Çünkü Türkiye’de, seçim barajı ve D’hont sisteminin adaletsizlikleri bir tarafa, oturmuş, sağlam ve her aşamasında partilerin bulunduğu bir seçim sistemi var.
YSK’dan sandık kurullarına kadar piramit şeklinde örgütlenen sisteme kısaca bakalım.
Piramidin tepesinde idari ve yargısal görevleri olan Yüksek Seçim Kurulu bulunuyor. Ama Danıştay ve Yargıtay’dan seçilen 11 hakim kurulda yalnız değil. Meclis’te grubu bulunan  partiler ve bir öneki seçimde en çok oyu alan 5 partinin temsilcileri de kurulun bütün toplantılarına katılıyor. Oy verme dışında diğer üyelerinin bütün haklarına sahipler. Kararları müzakere etme, itiraz etme, delil sunma, üyelerin ulaştığı bütün belgelere, bilgilere ulaşma…
Piramidin ikinci basamağında İl Seçim Kurulları bulunur. İldeki en kıdemli hakimin başkanlığında, ondan sonra gelen diğer iki kıdemli hakim tarafından oluşturulur. Ama İl seçim kurullarında da hakimler yalnız değildir. YSK’daki gibi o ilde teşkilatı bulunan ve önceki seçimde en çok oyu almış beş siyasi partinin temsilcileri de İl Seçim Kurulu’nda bulunur, oy vermek dışında diğer üyelerin haklarını kullanır. Toplantılara katılır, itiraz eder, müzakere ederler.
Piramidin en kritik halkası ise İlçe Seçim Kurullarıdır. 7 asil üyesi vardır. İlçenin en kıdemli hakimi başkanlığında kurulur. İlçede en kıdemli iki memur (yasaya göre kurayla seçilir). Diğer dört üye ise o ilçede bir önceki seçimde en çok oy almış dört parti temsilcisinden oluşur. Bütün üyelerin eşit oy ve müzakere hakkı vardır. Yani çoğunluk siyasi partilerdedir.
Seçim dönemlerinde piramidin ilk basamağında ise sandık kurulları bulunur.  Sandık Kurulları 7 kişiden oluşur. Biri sandık başkanı iki memur ve diğer beş üye bir önceki seçimde en çok oy alan beş partinin temsilcisi. Hepsinin oy hakkı eşittir.
Kanuna göre sandık başkanları İlçe Seçim Kurulu’ndaki partilerin gösterdiği adaylar arasından kurayla seçilir. Partiler çoğunlukla anlaşarak bu sandık başkanlarını belirlerler. Örneği bu seçimde partilerin talebi üzerine İstanbul’da beş ilçede sandık başkanları kurayla seçilmiş, diğerlerinde partiler uzlaşmayla sandık başkanlarını belirlemiştir.
Oy kullanırken, kimliklerimizi kontrol eden, oy kullandıran, oyları tasnif eden, tutanağı tutan sandıklardaki siyasi parti temsilcileridir.
Ama sandık kurullarında bu yedi üye de yalnız değildir. Seçime katılan partiler ve bağımsız adayların tamamı o sandıkta önceden isimlerini seçim kuruluna bildirdikleri sayıda müşahit bulundururlar.  Sandığın 15 metre etrafında dolaşabilen, gerekli gördüğü her durumda sandık kuruluna itiraz etmek, polis çağrılmasını talep etmek, eğer sandık kurulu itirazı kabul etmezse tutanak tutup anında ilçe seçim kuruluna itirazını götürmek, görevli hakime telefonla itirazını bildirmek hakkı vardır müşahitlerin.
Oylar verildi. Sandıklar kapandı. Tasnife geçildi. Bütün oylar sandık kurulu üyelerinin, müşahitlerin ve izleyen vatandaşların göreceği şekilde tek tek tutularak sayılır. Hatalı oylar, mührün yanlış basıldığı pusulalara müşahitler itiraz eder, sandık kurulu oyun geçerli olup olmadığına karar verir. Sandık kurulunda iktidar partisinin tek üyesi bulunurken, muhalefetin dört üyesi bulunduğunu hatırlatalım, sandık kurulunda kabul görmeyen bütün itirazların üst mercilere taşınabildiğini, seçimden sonraki Salı gününe kadar itiraz hakkı bulunduğunu da hatırlatalım.
Sayım bitti. Sonuçlar sandık sonuç tutanağına girilir. Ve sandık kurulu üyesi bütün siyasi partilerin temsilcileri tutanağı imzalar. Tutanağa itirazlar yine silsile yoluyla Yüksek Seçim Kurulu’na kadar götürülebilir.  Tutanaklardan sekiz nüsha hazırlanır, imzalanır. Seçime giren her partiye ıslak imzalı tutanak teslim edilir.  Yani geçen seçimlerde Twitter’da tutanak arayanlar kendi partilerine sorsalar o kadar zahmete girmelerine gerek kalmazdı.
Sonra mühürlü oy çuvalları yine siyasi partilerin temsilcilerinden oluşan İlçe Seçim Kurulu’na gider. Buradaki bütün işlemler de bütün partilerin ve izlemek isteyenlerin gözetiminde yapılır. Son iki seçimdir YSK kurduğu sistemle İlçe Seçim Kurulları’na gelen sandık sonuç tutanaklarını tarayıp aynı anda bütün siyasi parti genel merkezleriyle paylaşıyor. Diyelim sandıkta temsilciniz yok. Ama tutanak YSK tarafından online bir sistemle size ulaştırılıyor.
Ayrıca bu seçimde geçilecek karekod sistemiyle bütün tutanaklara kodlar kondu ve şifreleri siyasi partilere bildirildi. Yani diyelim bu kadar gözlemci, rakip parti temsilcisi arasında el çabukluğuyla sahte tutanak üretmeyi başardınız,  artık o da mümkün değil.
İlçe Seçim Kurullarında sandık sonuçları birleştirme tutanaklarıyla bir araya getiriliyor. Yine partilerin temsilcileri tarafından ve huzurunda. En çok hata birleştirme tutanaklarında yanlış toplama ve kaydırmalarda yapılıyor. Ama sandık tutanakları siyasi partilerde hem basılı hem online olarak bulunduğundan ikisini check etmek mümkün, itiraz hakkı Salı gününe kadar mevcut. Birleştirme tutanaklarında da kodlar var, o kadar temsilci arasında el çabukluğuyla sahtesini yaptınız, o da geçerli değil.
Sonra oylar, birleştirme tutanakları için İl Seçim Kurulu’na gidiyor. Orada yine siyasi partilerin temsilcileri, sınırsız sayıda gözlemci huzurunda aynı işlemler yapılıyor.
Partiler genel merkezlerinde bütün bu işlemleri YSK sisteminden anında takip ediyor.
Her aşamada bir üst itiraz merci var. Sandık kurulu, ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu, YSK’ya kadar giden bir zincirleme temyiz sistemi mevcut. Seçimden sonraki Salı gününe kadar itiraz yolu açık.
Tabii bu başarılı sistemin hesap edemediği şeyler de var. Silah zoruyla bu sandıktan şu kadar oy çıkacak tehditleri mesela. Ama bir sandıkta herkes hile yapmakta karar kılsa bile o hile muhtemelen ilçe ya da il seçim  kurulundan döner bu sistemde.
Yani 65 yıldır kimse oyunu verip gitmiyor. Oy ve ötesi zaten düşünülmüş, seçimleri organize eden siyasi partiler tarafından yıllardır uygulanıyor. Sandık kurulu ve ilçe seçim kurullarında iktidar partisi de azınlık.
Geriye kalıyor, bunca siyasi parti temsilcisi, müşahit bakarken boş pusulaları çalıp kenarı yakılmış olarak bir çöplüğe atıp, gazetelere ihbar telefonu açmak.
Çöplükte bulunan mührün basıldığı parti logosunun her seferinde ''şans'' eseri yanmamasına, aşk mektubu gibi yakılmış oy pusulalarında mührün  her zaman “bir ihbar” üzerine çöplüğü karıştıran partililerin partisine ait çıkmasına dikkat ederek tabii.
Yine de bunlara ne gerek var. 12 yılda girdiği dokuz seçimi bu AK Parti nasıl kazandı sorusunun öyle kafa patlatmak gerekmeyen cevabı; hile yaptılar çünkü.
Böylece yenilmeyi bile beceremeyince bir sonraki seçimde mağlubiyet de kaçınılmaz hale geliyor. 
Bu arada 7 Haziran 2015 günü Hakkari’de sandıklar 16.00’da kapanıyor, akşam ezanı ise 19.33’de okunuyor. İstanbul’da ise sandıklar 17.00’de kapanıyor. Akşam 20.47’de oluyor.
“Elektrikler kesildi, kazanamadım hocam” da yok.
Şimdi oy ve ötesini kafaya çok takmadan seçimler için çalışmaya devam...

(Türkiye'den)