Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn şöyle diyor: "Bana sık sık Avrupa'nın nihai sınırlarının ne olduğu soruluyor. Ben de bu soruya, 'Avrupa'nın haritası, Avrupalıların zihninde çizilmiştir' yanıtını veriyorum.”

Açık ve net… Gerçekten de Avrupa’nın haritası Avrupalıların zihninde çizilmiş ve bu haritada Türkiye yok.

Türkiye’nin coğrafi konumu, NATO standartlarındaki üsleri, limanları ve tesisleri AB için önemli ancak AB, “uyum süreci” oyalamasıyla bunları kontrol altında tutuyor zaten.

Arada donduruyor, arada donu çözüyor, özetle parmağında oynatıyor 85 milyonluk dev ülkeyi. Hatırlarsanız, ABD'nin düşünce kuruluşlarından Freedom House'un Avrasya Uzmanı Nate Schenkkan, 14 Aralık operasyonu sonrası, Avrupa'ya "Türkiye'nin katılım sürecini dondurmanın tam zamanıdır. Süresiz olarak Avrupa'nın dışında kalacak bir Türkiye'ye hazırlanmanın zamanı geldi” demişti zira AB’nin yel esse Türkiye’den bildiğini, Türkiye’yle ilişkileri dondurmak için sebep aradığını biliyordu. Buradaki nüansa dikkat çekeceğim; İpleri koparmak değil, ilişkileri dondurmak! Çünkü nüfus olarak AB’nin ikinci büyük ülkesi durumunda olan, konum ve kaynaklar olarak Avrupa’dan çok zengin olan, stratejik açıdan Asya’ya/ Ortadoğu’ya açılan bir kapı olan, genç nüfusuyla Avrupa’nın en dinamik ülkesi olabilecek konumda olan Türkiye’nin tarafını belirlemesinin çok zor olmadığını pek iyi biliyorlar. O yüzden, AB üzerinden Batı’yla ilişkimizin sorgulanması ve Rusya-Türkiye stratejik yakınlaşmasının yıpratılmaya çalışılması aynı telaşın ürünü. Ne kızı ver, ne dünürü küstür hesabı.

****

Avrupa Parlamentosu'nun 2014 yılı Türkiye raporu tam bir yüzkarası. Türkiye Kıbrıs’tan asker çeksin, Maraş BM gözetiminde açılsın vs… Karşımızda Rum Ulusal Konseyi varmış gibi hissettim bir an. Rumların yıllardır tekrarladıkları, harf olmuş, cümle olmuş rapora girmiş. Neyse ki Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, bu raporu iade edeceklerini söylüyor. 1915 olaylarının soykırım olarak nitelenmesi, PKK'nın terör örgütü listesinden çıkarılması ifadelerinin Türkiye'nin müzakere sürecini kesmeye yönelik ifadeler olduğunu vurgulayan Bozkır, 1915 olaylarıyla ilgili maddenin girmesinin raporu kendileri için kabul edilemez bir hale getirdiğini kaydediyor. "Bu rapor AP tarihinde ilk defa Türkiye ile ilişkiler bağlamında Türkiye tarafından reddedilen, kabul edilemez addedilen bir ilerleme raporu olarak kayıtlara geçecektir" diyor Bozkır.

Ki edilmeli de zaten…

Rapor iade edilmeli ve hadi eyvallah denerek, bunların aşağılamalarına bir son vermeli. AB üyesi olmamasına rağmen Brezilya, Makedonya vatandaşlarını vizesiz kabul eden, Türkiye ile arasında 20 yıldır Gümrük Birliği anlaşması  olmasına rağmen Türk işadamlarına vizeyi kaldırmayan; Serbest ticarette liberalleşmeden bahsedip,Türk tırlarına uygulanan kotayı kaldırmayan; Gümrük Birliği ortağı olan Türkiye’yi, STA yaptığı ülkelerle karar alırken aynı masaya oturtmayan; Annan Planı’nı döneminde Kıbrıslı Türklere vaatte bulunup, bu vaatleri tutmayan, kendi müktesabatını -AB’li patronlarının karmaşık bağlantıları yüzünden- ihlal ederek Güney Kıbrıs’ı, üye yapan Hristiyan kuruluşundan medet ummamız bizim aymazlığımız, kimsenin değil. Bize ağacın üstündeki kuşu gösterip aşağıdan inek sürüsünü geçiren AB’ye dahil olma hülyasından vazgeçip, iyi birer komşu olarak ilişkileri sürdürmek en güzeli olacak.

Böyle düşünen sadece biz değiliz. Zamana oynayıp, Türkiye’yi elinde tutma politikası güdenlerin yanında, Türkiye’yi istemediğini açık açık söyleyenler de var. Bunlardan biri de Sommer. Avrupa Parlamentosu AP Hıristiyan Demokrat Grubu Türkiye raportörü Alman CDU Renate Sommer, 2015 yılını Türkiye-AB ilişkilerinde jübile yılı olarak nitelemiş. Sommer’in gerekçeleri bizden farklı olsa da sonuçta aynı noktadayız, Türkiye artık AB konusunda jübilesini yapmalı, “AB, raporunu da al git” denmeli.