Evlerde geçirdiǧimiz günlerin sayısı giderek artıyor. Böylece, eski bir adet olan telefon görüşmeleri de tekrar hayatımıza girdi. Eskiden olduǧu gibi, dostlarımızla sık sık telefon görüşmeleri yapmaya başladık. Ses duymak, sosyal medya ile iletişim kurmaktan daha samimi adeta. Telefon sohbetimizde, bir çok dostumuzun ortak sorusu: nasıl vakit geçiriyorsun? Neler yapıyorsun? Şeklinde. Kısaca gün boyunca neler yaptıǧımı anlatıyorum. Dostlarıma verdiǧim cevaplar arasında, ‘zor zamanlarda bol bol günlük okuyorum’ cümleside yer alıyor.
Okuduǧum günlükler içinden geçmekte olduǧumuz zor süreci anlatan günlüklerden oluşuyor. Yazarların kaleme aldıkları günlükler yanısıra, korona salgınına ailecek yakalanmıış ve bir gazetenin isteǧi üzerine günlük yazan bir ailenin de notlarını okuyorum. Diǧer taraftan, üyesi olduǧum Gönül Coǧrafyası WhatsApp grubunda, şahsen tanışma imkanı bulmadıǧım ama günlük yazılarını okuduǧum dostlar da var.
Takip ettiǧim günlüklerden örnekler vereceǧim. Öncesinde, edebiyatda önemli bir yere sahip olan günlük tutma ya da hatıra defteri tutma üzerinde bir iki cümleyle dikat çekmek isterim. Adından da anlaşılacaǧı üzere günlükler, o günün acısının, sevincinin, şahit olunan ve yaşanılan sosyal olayların, yani not tutan kişinin kendi haleti ruhiyesini kelimelere dökmesidir. Yayınlansın veya yayınlanmasın o günün ruhunun anlatımı ve tecrübesidir. Tarihe düşülen not ve rapordur. Kişinin kendi kendisiyle konuşması ve dertleşmesidir.
Hollanda’nın Breda kentinde dünyayı kasıp kavuran hastalıǧa yakalanan ve evde karantina altında olan Sofie Govaert’in Trouw gazetesinde yayınlanan günlüklerini takip ediyorum. Sofie Govaert, eşi ve iki çocuǧu ile koronaya karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Sofie Govaert, 4 Nisan 2020 tarihli günlüǧünde şunları paylaşmış: “…Korona’ya yakalandığımın birinci haftası ağız tadımı kaybettim. Elma, tavuk çorbası, çay, çikolata arasında bir fark yoktu. Tadını alamadığım için fazla çikolata yemedim. Sevinmek gerekirse biraz kilo kaybettim. Buna rağmen savunma sistemimin güçlü olmasının bilincindeyim... Her gün, beceriksiz olduğu için köşedeki lokantadan yemek yiyen ve garsonlarla sohbet eden amcam için endişe duymaktaydım. Ancak haksız çıktım. Amcam, gastronomi kapılarını kapatınca hayatında ilk kez evine akıllı fırın almış. Lokantanın şefini çağırıp, nasıl çalıştığını öğrenmiş. Şimdi haftalık taze yemekler getirerek, bize karşı görevini yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyor...”
Fikir Coǧrafyası WhatsApp grubundan Durdu Güneş bey yirmi gündür günlük notlarını yayınlıyor. Durdu bey, evde geçen yaşamından örnekler verirken, insanlıǧın karşı karşıya kaldıǧı korona salgınına karşı mücadele yollarını da anlatıyor. Tarihten verdiǧi örnekler, anlattıǧı hikayeler ve şahsi tecrübeleriyle bize; öncelikle içinde yaşadıǧımız duruma karşı bir tavır almamızı hem de içinde bulunduǧumuz durumdan çıkış yolu bulmamızı tavsiye ediyor Durdu Güneş. Durdu bey ‘Zorunlu İnziva Günlüǧü’ adını verdiǧi notlarının ikincisinde “Dünyanın, hayatın, insanların bizim isteğimize göre şekilleneceğini beklemek ahmaklıktır. Ama dünyanın, hayatın, insanların gerçekliği karşısında bizim nasıl tavır takınacağımız bize bağlı bir husustur.” diyor.
Durdu Güneş bey, zor zamanlarda kişisel korunma yöntemlerininden telkinlere dikkat çekiyor ve “…İnsan tabiatı icabı hayatta ve ayakta kalabilmek için olumsuz senaryo üretmeye daha yatkındır. Bu durumu bilerek olumlu ve umutlu telkinleri, telkini; liderlerden, devletten, psikologlardan beklemeyelim. Kendi kendimize de doğru ve pozitif telkinler yapabiliriz. Kendi plasebomuzu kendimiz üretebiliriz.” diyordu.
Onbirinci günlüǧünde “Her zor dönem kendine mahsus yeni pencereler açar.” diyen Durdu Güneş bey, “Nasreddin Hoca,( 1208-1284) Mevlana (1207-1273)Hacı Bektaşi Veli ( 1209-1271) aynı dönemde yaşamışlardır. Aynı dönemde bu üç abide şahsiyetin ortaya çıkması tesadüf olamaz. Moğol istilasının olduğu, bir fetret dönemi yaşandığı, geleceğin belirsiz ve karanlık olduǧu o dönemde bu büyük şahsiyetler topluma empoze ettikleri insan ve sevgisi ve insandaki mizah yeteneğini öne çıkararak toplumu o kaostan çıkarmışlardır. Nasrettin Hoca fıkralarıyla moral takviyesi yaptı. Karamsarlığa yer verilmedi. Güldürürken düşündürdü. Mevlana, Hacı Bektaşi Veli insana olan sevgisini merkez alarak insanlığı yeni aydınlık günlere taşınmasını sağladılar” diyor.
Evet, zor zamanlarda yapılacak en güzel etkinliklerden birisi de günlük okumak. Günlük okurken, bir insanın haleti ruhiyesini anlarken aynı zamanda tarihsel veriler, olaylar, tecrübelerle de karşılaşıyorsunuz. Yeni şartlarda yeni bakış açıları geliştiriyorsunuz. Telkinlerle, mizahla, sevgiyle karamasarlıktan arınıp, geleceǧe ümitle bakıyorsunuz.
Veyis Güngör
6 Nisan 2020