Geçtiğimiz hafta sonu, Ankara’daki Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde, “Trump döneminde ABD-AB İlişkileri” konulu bir toplantı yapıldı. Toplantıda, gazeteci Alper Tan başkanlığında, Almanya’dan Dr. Latif Çelik, İngiltere’den Mustafa Köker ve Hollanda’dan naçizane şahsım, Trump’ın başkan seçilmesinin Avrupa’ya yansımalarını konuştuk.
Avrupa kamuoyunda oluşan Trump algısı üzerine yaptığım konuşmamın özetini siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim.

Konuşmamda, üç ana detay üzerinde durdum.
*Trump’ın göreve başladığı gün yaptığı konuşmanın şifreleri,
*Trump’ın Davos’ta yaptığı konuşma,
*Avrupa sivil toplum kuruluşlarının Trump ve zihniyetine karşı aksiyonları.

Trump’ın konuşmasındaki şifreler

Öncelikle, Trump’ın, ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlarken yaptığı açılış konuşmasında Avrupa’nın yer almaması dikkat çekti.
Trump  konuşmasında, Meksika’ya ayar çekti. Panama’yı uyardı. Çin’i tehdit etti. Avrupa gündeme gelmedi.
Trump’ın konuşması, Avrupalılara White Christian Nationalism (Beyaz Hristiyan Nasyonalizmi) düşüncesini hatırlattı. Bu düşünce, iyi ile kötü arasındaki mücadeleyi ortaya koyarak, iyilerin yani Trump ve destekçilerinin zafer kazandığı düşüncesiydi...
Trump için artık siyasi rakipler yok, ‘düşman’ var. Trump’a göre, “Amerikalılar, Tanrı tarafından, diğer uluslara ilham veren seçkin bir millet. İki cinsiyet var: kadın ve erkek. Ülkenin meşru sahipleri Beyaz Hristiyanlardır. Kamu alanlarında daha çok Hristiyan semboller yer alacak. Kaybedilen Amerikan gururu tekrar yeniden kazanılacak.” 

Avrupa kendisine çeki düzen vermeli

Trump, geçtiğimiz günlerde Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’na video bağlantısıyla katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında, Avrupa'yı sevdiğini ve birçok arkadaşının da olduğunu ama ABD'nin iyi muamele görmediğini söyleyen Trump, AB'nin büyük Amerikan teknoloji şirketlerine uyguladığı ticaret engellerini ve cezaları dile getirdi. Trump, Davos’taki konuşmasında siyaset ve iş dünyasının temsilcilerine, “ABD işbirliğine açıktır” diyerek, Amerika’nın tüm müzakerelere ve tekliflere açık olduğunun altını çizdi. Trump, NATO normları, uluslararası vergiler, Amerika’dan fosil yakıtlarının satın alınması gibi konulara açık olduklarını belirtti.
Trump’ın bu çıkışı, dünyaya ve Avrupa’ya bir meydan okuma olarak yorumlandı. Bu konuşma aynı zamanda, Avrupa’nın dünyada yerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğine işaret ediyordu. Çünkü, bugüne kadar Avrupa sadece ABD ile olan ilişkileriyle kendisine fayda sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa ettiği liberal düzenle de kendini rahat hissediyor. Başkan Trump ise bu durumdan rahatsız.

Avrupa sivil toplum kuruluşları harekete geçti

Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi ve göreve başlamasıyla, Avrupa karar vericileri tam bir telaş, şaşkınlık ve belirsizlik içindeyken, özellikle sivil toplum çevrelerinde ciddi bir hareketlilik yaşanıyor.
Trump’ın konuşma yaptığı gün, ‘demokrasi ve insan hakları için karanlık bir gün’ olarak nitelendirilirken, teknoloji milyarderi Elon Musk’ın yeni kurulacak ‘Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na getirilmesinin, demokrasi için bir tehlike olduğunun altı çiziliyor.
Pek çok demokratik kuruluş ve devlet, nefret ve yanıltıcı bilgi sunan, siyasi müdahalelerde bulunan ve demokratik hukuk sisteminin çöküşüne zemin hazırlayan X (twitter) ile binlerce kişi ve kurum ilişkilerini kesiyor, hesaplarını kapatıyorlar. Avrupa kamuoyu, bu şekilde ABD’nin yeni yönetimiyle mücadeleye başlıyor.

Görüldüğü üzere, Trump’ın, yeniden ABD Başkanı olarak göreve başlaması, Avrupa karar vericilerini kara kara düşündürüyor. Olası bir ekonomik savaş, NATO’nun zayıflaması, ABD’nin Ukrayna’yı terk etmesi, ABD ile iç içe geçmiş bir Avrupa’yı endişelendiriyor. ABD’nin Avrupa’yı öncelikle askeri ve siyasi bir müttefik olarak değil de, ekonomik bir rakip olarak görmeye başlaması, Avrupa için felaket demektir.
Trump’ın bu girişimleri, Avrupa refahının tehdit edildiğinin bir göstergesidir.

Veyis Güngör
26 Ocak 2025