Emniyet İstihbarat Dairesi, 28 Şubat sürecinde, ordu içinde oluşturulan cuntanın bütün yazışmalarını ele geçirmiş ve darbenin kapıda olduğunu görmüştü. Bu cuntayla ilgili bütün bilgiler İçişleri Bakanı Meral Akşener’e sunuldu. Akşener de belgeleri Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e verdi. Tansu Çiller de belgeleri Başbakan Necmettin Erbakan’a teslim etti doğal olarak.
İşte bu noktada rahmetli Erbakan, yıllardır tanıdığı ve demokrasi dendi mi mangalda kül bırakmayan, dönemin Cumhurbaşkanı Süleymen Demirel’e güvenmekle büyük bir hata yaptı. Rahmetlinin belgede adı geçen cuntacıları emekliye sevk etmesi gerekiyordu, gözlerinin yaşına bakmadan. Adnan Menderes, 9 subay olayını ciddiye almayıp 27 Mayıs’a giden yolu açık bırakmıştı bilmeyerek. Necmettin Erbakan ise cuntacıları tasfiye edeceği yerde Demirel’e güvenerek belki de siyasi yaşantısının en büyük yanılgısına düştü.
Demirel hem rahmetli Menderes’ten hem de rahmetli Erbakan’dan çok daha kurnazdı ve iktidarı elde tutmak için her yolun geçerli olduğunu kendine yönelik iki darbeden sonra pek güzel anlamıştı. Belgelerin önemini o saat kavradı tabi; cunta karşısında olağanüstü bir güce ulaştı, Türkiye’nin dizginlerini ele aldı!
Emniyet İstihbarat’ın başında bulunan ve 28 Şubat tezgahını ortaya çıkaran Bülent Orakoğlu, darbeye karşı direnen diğer insanlar gibi ağır bir bedel ödeyecekti. Yasalar ayaklar altına alınacak ve sahte evrakla tutuklanacaktı. Orakoğlu şöyle anlatacaktı o günleri: “....Aslında tutuklanmayı hak etmiştim. Ne gereği vardı arı kovanına çomak sokmanın ? Ne gereği vardı Nesim Malki cinayetini araştırmanın? Ne gereği vardı Abdullah Öcalan’ın son derece hassas noktalardaki yurt içi bağlantılarını sorgulamanın? Anadolu’da ‘elini taşın altına sokarsan, akrep de seni sokar’ diye bir söz vardır. İşte bu söz gerçekleşiyordu.”
Bülent Orakoğlu görevli olarak gittiği Amerika’dan, cuntacıların beklentilerinin tam aksine, hemen geri dönünce Meral Akşener ve arkadaşlarıyla bir durum değerlendirmesi yaptı.
“Olayı yasal açıdan değerlendirip, ne yapacaklarına karar verirler. Ve yanılırlar tabi! Yaşanan süreç, hukukun açık seçik bir biçim de ayaklar altına alınıp üzerinde tepinildiği bir dönemdir! Askeri mahkeme Orakoğlu’nu tutuklar, Mamak Askeri Cezaevi’ne yollar!” (Erdal Şimşek-Türkiye’de İstihbarat Savaşları-Sayfa 323)
Çevik Bir, “vatana ihanetin hesabını verecek herkes!” diye bir açıklama yapmıştı o günlerde... Şimdi gerçekten merak ediyorum. Emekli Orgeneral Çevik Bir ve arkadaşları, 28 Şubat post modern darbesini nasıl savunacaklar mahkemede! Ne güzel söylemiş atalarımız: Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner diye!
(STAR)