Türkiye\'de gazetecilere baskı yapılıyor mu? İnsanlar hakikaten düşündüklerini dile getirdikleri ve yazdıkları için büyük baskı altında tutuluyor mu?

Ya da Türkiye özgürlükler konusunda 10 yıl öncesine göre, 28 Şubat\'a göre hatta 80\'lere göre daha mı geriye gidiyor? İnsaf sahibi hafızaya sahip olan hiç kimse bu soruya \'evet, geriye gidiyoruz\' diye cevap veremez. Bütün sıkıntılarına, yavaşlığına rağmen, istenen seviyede olmamasına rağmen ifade özgürlüğü konusunda Türkiye ileriye doğru gidiyor. Bunun aksini söylemek mümkün değil. Gazeteci olması o kişinin adam öldürmesi, hırsızlık yapması, cuntacıların içinde yer alması için mubah sayılabilir mi? Sadece gazeteciler değil, örneğin bir insan asker olunca kırmızı ışıkta rahatça geçebilir mi? Ya da doktor olunca suç kavramından tamamen arınmış olur mu?

Daha dün Ahmet Kaya\'ya \'vay şerefsiz\' manşeti atan gazete yöneticileri bugün PKK terör örgütüne yardım ve yataklık etmekten tutuklanan gazetecileri göstererek, \'tutuklanıyorlar\' kampanyası düzenliyor. Ahmet Kaya\'nın söylediği bir şarkıdan ya da bir sözden dolayı onu linç edenler, olmayan haberleri varmış gibi gösterip onu Türkiye\'ye giremez hale getirenler, Ahmet Kaya ile kıyas bile edilemeyecek suçları işleyenlere karşı neden özgürlükçü bir role bürünüyor?

12 Eylül öncesi ve sonrasında medya üzerinden ne tür görevler ifa edildiğini unutmuş, hatırlamıyor olabiliriz. Ama 28 Şubat daha kapımızın önünde, hafızalarımızın en taze yerlerinde duruyor. 28 Şubat\'ı bir tarafa bırakın Danıştay saldırısında, iktidardaki partiyi kapatma davasında yaptıklarınızı, yazdıklarınızı kimse unutmadı. İnsanlar tabiî ki inandıklarını yazar, öyle düşünüyorsa bunu dillendirir. Buna kimse bir şey diyemez. Ama şebekelerin istedikleri şeyleri yazıp, onlarla organize bir şekilde masum insanlar üzerine kara propanganda yapıyorsanız, bir yerlerle kucak kucağa yaşıyorsanız buna da kimse özgür basın diyemez.

Bahsi geçen yüz gazeteciyi tek tek ele aldığımızda yazdıklarından dolayı içeride olana rastlamıyoruz. Mesleğini icra ettiği için cezaevinde olacak bir kişi arıyorsak eğer, milletvekili olmasaydı Şamil Tayyar\'ı sayabilirdik. Az kalsın yazdıklarından dolayı içeriye girecekti. Bugün tutuklu olanların büyük çoğunluğu bir terör örgütüne üyelikten dolayı içeride. Üstelik de bu durum uzun zamandan beri böyle, son döneme denk gelen bir şey değil.

Peki Şamil Tayyar\'a, Büşra Erdal\'a ya da Ergenekon\'la ilgili yazdıklarından dolayı yargılananlara ses çıkarmayıp da terör örgütleriyle irtibatlı olanlara bu kadar feryat figan edilmesinin sebebi ne olabilir? Bence bu gazetecilerin dengesini bozan şey İnternet Andıcı davasıyla iyice ortaya çıkan gerçeklerdir. İnternet Andıcı\'nı, kısaca Genelkurmay Başkanlığı tarafından organize edilen, hükümet ve toplumun belli kesimlerini hedef alan internet siteleri olarak hatırlayabiliriz. Bu sitelerin tamamı yalan ve iftira haberlerden oluşmuş birer propaganda siteleriydi ve Genelkurmay\'dan yayın yaptığı ortaya çıkmıştı. İnternet siteleri gibi, bu gazetecilerin de, bir yerlerle irtibatlı olduklarının ortaya çıkmasından mı korkuluyor?

Aslında Türkiye\'deki medyanın büyük bölümünün temel işiydi bu. Mesela toplumu ilgilendiren provokatif bir eylem olduğunda birçok gazeteci taammüden bu olayı çarptırırdı. Mesela Danıştay saldırısı olduğunda bazı medya yöneticileri ve yazarlar olayın arka tarafını biliyor olmalarına rağmen \'göstere göstere\' suçu başkalarının üzerine yıkmaya çalıştılar. Hatırlayın bu olayı \'laikliğe kurşun\' olarak tanımlamışlardı.

Özgür basın bunu böyle görüp bu başlıkları atabilir tabiî ki. Gördükleri ona bu kanaati ilham etmiş olabilir ancak bile bile yapıyorlarsa, devlet içinde bir şebekenin direktifleri doğrultusunda bu manşetleri atıyorlarsa bunun Genelkurmay\'ın andıç sitelerinden bir farkı var mıdır? Medyanın yönetici ve yazar kesiminden ciddi bir kesim maalesef bu manipülasyonu bile bile yapıyordu. Bugün \'gazeteciler tutuklanıyor\' yaygarası yapanlar öncelikle o tutuklananların büyük kısmının neden tutuklandığını göstermeyerek manipülasyon yapmaya devam ediyor.