Başbakan Erdoğan ve Ana Muhalefet Partisi Başkanı Kılıçdaroğlu din üzerinden tartışmaya girdiler.

Başbakan konuşmasında \"Dindar bir nesil yetiştiriyoruz\" dedi.
Kılıçdaroğlu \"Türkiye\'yi dindar-dinsiz şeklinde bölüyorsunuz\" diye topa girdi.
Başbakan anında topu karşıladı: \"Dinlediğini iyi anla, dediğimden onu mu anladın...\"
Ortam gerildi, gazeteler oraya buraya yontan başlıklar attılar. Sonucunda her iki parti başkanı da kendi seçmenini mutlu etti. Tartışmanın kazananı yok.
Olması da mümkün değil zaten. Çünkü iki taraf \"din ve dindar\" deyince aynı şeyden söz etmiyor. Bu tür tartışmalarda temel sorunumuz bu.
Türkiye\'nin yüzde 99\'u Müslüman burada sorunumuz yok. Ama herkes Müslümanlığı aynı şekilde yorumlamıyor. Sünniler var, Aleviler var... Bir de kim var? Atatürkiler!
Gelin Ertuğrul Özkök gibi yapayım ve biraz Atatürkiler konusunda sizi meraklandırayım.
Kim bu Atatürkiler? Neye inanırlar? Ne yer ne içerler? Hangi namazları kılarlar? Hangilerini kılmazlar? Camiye giderler mi? Evlerinde hangi kutsal kitap vardır? Hangi duaları bilirler? Domuz eti yerler mi?
Şok... Şok... Şok... Atatürkiler!
Yakında bu köşede!

Çarpıtmanın dayanılmaz ağırlığı

Şike üzerinden yapılan tartışmalar ilginç boyutlar almaya başladı. Avukatların, savcıların, hakimlerin bile bir takımın taraftarı olmasının sonuçları etkilediği izlenimi yayılmaya başladı. Bu izlenim yaygınlığı bir soruyu sormamızı gerektiriyor.
Futbol taraftarlığı da ideolojiler gibi farklı olayları farklı şekilde yorumlamamıza yol açan bir şey mi? Yani bir şike olayını saptarken A ya da B takımında olmak sonucu etkiler mi?
Elimizdeki iletişim araştırmaları farklı takım taraftarlarının bir maçı izlerken hakem kararı gerektiren pozisyonları kendi takımları lehinde yontma eğiliminde olduklarını gösteriyor.
Yani diyelim ki GS\'lisiniz, Galatasaraylı birinin yaptığı \"faule\" rahatlıkla \"faul değil\" diyebiliyorsunuz.
Ya da FB\'lisiniz, FB aleyhine verilen penaltıyı, penaltı olduğu halde \"penaltı değil\" diye yorumlayabiliyorsunuz.
Araştırmalar söz konusu \"gerçeği çarpıtma\" eğiliminin maçlarla ilgili olduğunu ortaya koyuyor. Maçlarda çıkan olayların temel nedeni de bu çarpıtmalardan kaynaklanıyor. Maç dışı olaylarla ilgili yapılan araştırma yok.
Diyelim ki şike olayını ispatlamaya çalışan bir telefon konuşması dinliyorsunuz ve de şike yaptığı iddia edilen kulübün taraftarısınız. Acaba bu konuşmaları tuttuğunuz takımın lehine çarpıtma eğilimine girer misiniz?
Yan dallardan yapılan araştırmalara baktığımızda, eğer konuşulan konu \"net\" değilse, yani neyin şike olduğu ya da olmadığı, neyin ceza olup olmadığı belli değilse, taraftarlık verilen kararları etkiliyor.
Bu nedenle siz \"ben o takımın taraftarı olabilirim ama her şeyden önce şuyum buyum\" diyenlere aldırmayın. Yasalarda, yönetmeliklerde hataları ve cezaları net tanımlayın ki karar vericilere çarpıtacak alan kalmasın, kararı veren \"oynamıyorum çünkü yerim dar\" desin!

(BUGÜN)