Rahmetli Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve bana göre de Azerbaycan’ın “İkinci” Kurucusu Haydar Aliyev’in “Bir Millet, İki Devlet” sözüne uygun olarak Türkiye’mizin ve Azerbaycan’ın gün geçtikçe daha da artan işbirliği derinden ve sağlam gidiyor.
Aslında rahmetli Aliyev’in o sözünü, işin içine biz Kıbrıslı Türklerin bin bir meşakkat ve zorlukla kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de katarak “Bir Millet, Üç Devlet” şeklinde tadil etmek daha doğru olacak günümüzde.
Türkiye ile Azerbaycan’ın başlattığı ve Azeri gazının Anadolu üzerinden Avrupa’ya aktarılmasını öngören Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) iki ülkeyi birbirine sıkı sıkıya bağlayan ve iki ülkeyi birleştiren çok önemli bir bağ oldu.
Biri üreten, diğeri dağıtan, aynı dili konuşan, aynı tarihe, aynı kültüre ve aynı dine sahip iki ülke. Ne sömüren var ne de sömürülen. Sayın Başbakanın dediği gibi “Kazan kazan” var bu işbirliğinde ve güç birliğinde.
Ve iki ülke arasındaki bu dayanışma da gün geçtikçe daha da gelişiyor. Evvelki gün Azerbaycan’ın tatil yöresi olan Gebele kentinde başlayan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in başkanlık ettiği “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi” toplantısı dün sona erdi. Toplantının ardından iki ülke arasında enerji, ulaştırma, diplomasi, kültür ve ekonomi alanlarında toplam 8 anlaşma imzalandı.
Bu konsey toplantısına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e ilaveten Bakanlar düzeyinde T.C. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov, T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Azerbaycan Ulaştırma Bakanı Ziya Memmedov, Azerbaycan Olağanüstü Haller Bakanı Kemaleddin Haydarov, T.C. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Azerbaycan Ekonomik Kalkınma Bakanı Şahin Mustafayev, ilgili konularda her iki ülkeden Genel Müdürler katıldı.
Bu toplantıya “Türkiye-Azerbaycan Mini Bakanlar Kurulu” toplantısı da denilebilir aslında. Bakanların yanında çok sayıda üst düzey bürokrat da bu “Konsey” toplantısında hazır bulundu.
Dışişleri Bakanları iki ülke arasında diplomat değişimine imza atarken, Ulaştırma Bakanları Kombine Taşımacılık ve bu taşıma sisteminin geliştirilmesi, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ile Azerbaycan Tarım Bakanlığı “Azerbaycan-Türkiye Tohumculuk ve Araştırma Ortak Kurumu'nun faaliyetinin düzenlenmesi” mutabakatına imza attılar.
Üst düzey bürokratlar ise iki ülke arasında “Arama-Kurtarma Hizmetlerinin Koordinasyonuna dair Anlaşma”sına, “Teknik Düzenlemeler, Standardizasyon, Metroloji, Akreditasyon ve Uygunluk Değerlendirmesi” alanlarında işbirliğine dair mutabakat zaptına, “Türkoloji projesi işbirliği” protokolüne ve “TRT ile Azerbaycan Radyo ve Televizyon Programları A.Ş. arasındaki işbirliği” protokolüne imzalar atıldı.
Daha evvel imzalanmış anlaşmaları ve protokolleri de bunlarla birleştirdiğimde, ortaya Türkiye ve Azerbaycan’ın müthiş bir işbirliğine, ortaklığa ve güç birliğine girdikleri çıkıyor. Askeri iş birliği, ortak eğitim ve tatbikat konusundaki protokol zaten yıllar önce imzalanmıştı ve bu nedenle de Azerbaycan ordusu, Varşova standartlarından çıkıp yavaş yavaş Nato standartlarına geçmeye başladı. Eğitimleri Türk subaylar verirken, askeri giysiler de tamamen eski Rus stilinden kurtarılıp, Türkiye’nin kullandığı şekil, standart ve rütbe sistemine dönüştü.
Anlaşılıyor ki, bu gidişle ve iki devlet arasındaki bu işbirliği ile Azerbaycan’ın sınırları Hazar denizinden Edirne’ye, Türkiye’nin de sınırları Edirne’den Hazar Denizine kadar uzanacak. Kim bilir, belki Güney’de de bir gün söz konusu sınırlar Lefkoşa’nın ortasına kadar iner ve rahmetli Haydar Aliyev’in “Bir Millet, İki Devlet” söylemi, “Bir Millet, Üç Devlet”e dönüşür.