Savaş çığırtkanlığı utanç veriyor:
Medyadaki dalkavuklar derhal savaş çığırtkanlığına başladı.
Gazete köşelerinde “Türkiye, ya Suriye’ye müdahale edecek ve bölgesel bir güç mertebesine yükselecek, ya da…” diyen yazılar, ekranlarda Suriye’ye neden müdahale etmemiz gerektiğine ilişkin çözümlemeler utanç verecek kadar çoğaldı.
Hadi dalkavukluğu…
Çıkarcılığı…
Omurgasızlığı…
Dönekliği kabul edelim:
Ama savaş çığırtkanlığı?
Bunlar kendi ailelerini, çoluk çocuklarını da mı düşünmüyorlar?
***
Başka seçenekler var:
Bugünlerde tam benim “ABD’nin Siyasal İslamla Dansı”nı okumanızın zamanıdır; eğer hâlâ okumadıysanız.
Bu kitabı yazarken birkaç uluslararası gerçeğe dikkat çekmeye çalıştım.
Ayrıntılarını kitapta bulacağınız gerçekler çerçevesinde bunların sonucunu şöyle özetlemek olanaklı:
Türkiye’nin önünde, gerçekten “Bölgesel güç” olmak, uluslararası camiada saygınlık kazanmak için büyük bir olanak var:
Bilinçsiz bir biçimde ABD’nin vurucu piyonu olmak yerine, bilinçli bir NATO üyesi olarak Suriye, İran, Rusya ve Çin’le bölge istikrarı için ortak çözümler üzerinde çalışmak…
Bunun için de hem Batı’da NATO içindeki konumunu, hem Rusya, İran ve Çin’le olan ilişkilerini hem de İslam âlemindeki bağlantılarını kullanmak…
Ve bütün bunları “Ne pahasına olursa olsun Esad’dan kurtulmak” hedefi yerine “Bölgede istikrarın sağlanması ve sürdürülmesi” amacına uygun olarak koordine etmek!
Ama bunun için elbette, kişilikli bir dış politika izlenmesi…
Ve ABD’nin ikna edilmesi de gereklidir.
Türkiye’nin elinde bugün bu kozlar vardır…
Kitabımda bunları belirtmeye çalıştım.
Türkiye ABD’nin her dediğini hemen yapmak yerine ona başka seçenekler, yollar gösterebilir…
Ama bunları kullanmak için birikim, akıl, deneyim ve cesaret gerekir…
“Komşularla sıfır sorun” gibi balonlarla yola çıkılırsa, işte böyle “Komşularla sıcak savaş” gündeme geliverir!
***
Önemli bir çelişki:
Otuz yılı aşkın süredir, içerde bir terör belası ile uğraşan Türkiye, artık o da tarih olan birkaç “sıcak takip” dışında, bu belaya karşı bile, komşularıyla sıcak savaş seçeneğini, bir ara Suriye’ye yapılan Öcalan resti dışında, masaya koymamıştır…
Kandil hâlâ ABD’nin,Irak’ın ve Kuzey Irak’ın koruması altındadır.
Şimdi ülkeyi Suriye ile sıcak savaşa sokacak maceralara girişmek ulusal çıkarlarımıza ve bölgesel istikrarın korunmasına ne derece uygundur?
Sadece ABD Esad’ı düşürmek istiyor diye, CIA ajanlarına ve Suriyeli muhaliflere topraklarımızda üs ve destek vermek ne derece akılcıdır?
Bunların sonunda Suriye’nin eli kolu bağlı duracağını sanmak saflık değil midir?
Bu maceraların Türkiye’yi ve bölgeyi kana boyayacak bir sıcak savaşın ilk adımları olduğu görülmüyor mu?
***
Tarih affetmez:
Bir savaş ile kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti, daha sonra “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini dış politikasının ilkesi yapmıştır…
İsmet İnönü, Atatürk’ün bu çizgisini izlemiş ve Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’nın dışında tutmak başarısını göstermiştir.
Şimdi milli varlığımızın başındaki en büyük bela olan PKK terörü bağlamında bile komşularıyla savaşı göze almayan Türkiye, Suriye konusunda, üstelik de bölgede istikrarı sonsuza kadar bozacak yanlış bir sıcak savaşın içine girebilir mi?
“Tampon bölge kurulması” gibi seçeneklerin Türkiye’nin de bölünmesine kadar gidebileceğini yabancı strateji uzmanları çoktan açıkladı bile.
Türkiye’yi bir sıcak savaşın içine sokan iktidarı ne halk ne de tarih affeder!
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)