Eskiden beri Türkiye'de "Kürt sorunu" diye konuşanların bir bölümünün meseleyi hiç anlamadıklarını gösteren bazı örnekler vardır.
"Bulgaristan'da Türkler, Türkiye'de Kürtler" veya "Çin'de Uygurlar, Türkiye'de Kürtler" hatta hızını alamayıp "Türkiye'de Kürtler, Filistin'de Araplar" türünden sözde meseleyi bir mukayeseyle ortaya koymaya çalışıp, "empati" yapmaya çalışanların, söylediklerinde hem bilgi hem muhakeme problemi olduğunu görmemeleri, anlayışla karşılanabilecek bir durumdur. Böyle bir probleme sahip olanların, kendi durumlarını algılamaları zaten mümkün olamaz.
Bilhassa "Kürt sorunu"nu, "Bulgaristan'da Türkler", "Çin'de Uygurlar" veya "Filistin topraklarındaki Filistinli Araplar"ın durumuyla karıştırarak izah etmeye çalışmak, problemli bir zihin yapısını göstermektedir. Bu kafa karışıklığı bazı yanlışlara dayanmaktadır.
Kimin ülkesi?
Bir defa Türkiye bu topraklar üzerinde bin küsur yıldır birlikte yaşama bilincine ve hukukuna sahip insanların ülkesidir. Bu topraklarda yaşayan insanların hiçbirinin vatanı işgal edilmediği gibi, sömürge olma durumu da söz konusu değildir. Türkler kimseyi sömürge yapmadığı gibi, kendi de sömürge olmamıştır. Türkiye'yi sömürgeleştirmek isteyenlere karşı verilen mücadelenin de aynı birlik kadrosuyla yapılması tesadüf değildir.
Türkiye'nin Kürtleri, tıpkı Türkmenleri, Kıpçakları, Tatarları vb. gibi kendi yurtlarında yaşamaktadırlar. Bu toprakları Malazgirt'ten bu tarafa, birlikte vatan yapmışlardır. Onlar ne Filistinliler gibi kendi vatanlarında işgalci İsrail'in baskısında yaşamaktalar ne de Çin'in daha 1940'larda işgal ettiği "esir vatan"da "Sincan"da yaşamaktadırlar. Bu bakımdan, bu benzetmeler sadece yanlış değil aynı zamanda niteliksel olarak farklı tarihsel-toplumsal, siyasal süreçleri ayrıştırmakta sorun yaşayan bir düzeysizliği de yansıtmaktadır.
Bu tür akıl yürütmelerin dayandığı kaba benzetmeler bir tarafa, bunları yapanların Türkiye'ye karşı yaptığı çok büyük bir haksızlık ve saygısızlık vardır.
Türkiye dün Bulgaristan'la kıyaslanamayacağı gibi, bugün de Çin'le ve İsrail'le kıyaslanmayacak bir ülkedir. Dünkü Bulgaristan'ı, artık siyaseten ölü olduğu için bir tarafa bırakırsak bile, İsrail'in uluslararası platformlardaki unvanının "terörist devlet" sıfatını taşıdığı görmezden gelinerek, Türkiye nasıl bu ülkeyle aynı konumda ele alınır? Türkiye-İsrail benzetmesi Türkiye'ye haksızlık olduğu gibi dolaylı bir şekilde İsrail'in konumunu değiştirmesine destek olma, meşrulaştırma anlamına da gelmez mi?
Seviye problemi
Çin'in hâlâ koyu bir militer-bürokratik diktatörlük olması, ekonomideki kapitalizmin bu kadronun kontrolünde bulunması dikkate alındığı zaman, Türkiye'deki demokratikleşme mücadelesinin gelinen aşamada, Çin'le mukayese edilebilir bir tarafı var mıdır?
Türkiye'nin demokratikleşmesi, sorunlarına rağmen devam etmektedir. Ve söz konusu ülkelerin hiçbirisiyle mukayese dahi edilemez. Türkiye'nin sorunu Kürtler'le değil, bu ülkede yaşayan insanların eşit bireylere dönüştürülmesiyle ilgilidir.
Terörü bu meseleye karıştırmak, terör örgütünü etnik meseleden ayıramamak, bazılarının anlayabileceği bir mesele değilse de önemlidir; çünkü, etnik sorunlar da dahil toplumsal ve ekonomik birçok problem demokrasi içinde çözülebilir. Terör ise, demokrasinin yolunu kesen, sorunları çözümsüz bırakmaktan beslenen bir yapıdır, başta yaşama hakkı olmak üzere bütün özgürlüklerin düşmanıdır.
Bir anlamda terörü etnik, toplumsal, ekonomik sorunlarla karıştırmak, Çin'in militarist-kapitalist bürokratik diktatörlüğünü, Türkiye'nin demokrasisiyle mukayese etmeye benzer. Netice olarak diyebiliriz ki; zihinleri problemli aydınların toplumun hiçbir meselesinin anlaşılmasına ya da çözümüne katkı yapma ihtimali bulunmamaktadır.
(Bugün gazetesinden alınmıştır)