*Ortadoğu'da yaşanan gelişmelerle Türkiye'de son süreçte yaşanan olaylar arasında bir bağlantı görüyor musunuz?

 

Ortadoğu olarak tanımlanan bölge tarihsel ve coğrafi olarak Türkiye'nin de içinde yer aldığı bir bölgedir. Daha da önemlisi Osmanlı bakiyesi bir bölge olup buradaki devletler ve toplumlar ile yakın akrabalık bağları mevcuttur. Ayrıca siyasal tarihin iç içe geçtiği, dini ve kültürel kimliklerin sürekli etkileşim halinde bulunduğu bir yerdir. Bu nedenle Ortadoğu'daki gelişmelerin Türkiye'yi etkilememesi mümkün değildir. Bunun tersi de doğrudur. Türkiye'deki gelişmeler de yakın komşularımızdan başlamak suretiyle Ortadoğu ülkelerini farklı derecelerde etkiler. Nasıl ki Türkiye'nin demokratikleşme ve ekonomik büyüme deneyimi Ortadoğu'da yeni siyasal aktörleri ve bunların vizyonlarını etkilediyse; Ortadoğu coğrafyasını derinden etkilene devrim hareketleri, ABD ve Batı ittifakının yakıcı ve yıkıcı politikalarının yarattığı travmalar da Türkiye'yi etkilemektedir.

 

*Siyaset kurumu, Kürt sorununun çözümünde, güvenlik bürokrasisinden farklı düşündüğünü göstermeye başladı. Bu değişim "Barış" ile taçlandırılabilecek mi? Olumlu bir sonuç yakın coğrafyamızı nasıl etkileyecek?

 

Türkiye'de özü itibariyle siyasal ve toplumsal olan sorunların çözümünde güvenlikçi bakış uzun süre hakim olmuş ancak bu yaklaşımın başarılı olmadığı ve sonuca ulaştırmadığı anlaşılmıştır. Siyasal sorunların siyaset mekanizması ile çözülmesi gerektiği kabul görmüş ve güvenlik bürokrasisinin siyaset kurumu üzerindeki vesayeti kaldırılmıştır. Kuşkusuz bu güvenlik kaygı ve tehditlerinin tümü ile ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Ancak Kürt sorunu gibi otuz yıldır devam eden ve ciddi yaralar açan bir sorunun çözümünde temel yaklaşım ve yöntemin güvenlik bürokrasisi marifetiyle güvenlikçi yaklaşımla değil siyaset kurumunun marifetiyle demokrasi ve insan hakları çerçevesinde belirlenmesi ön plana çıkmıştır. Yeni Türkiye'nin en büyük başarısı ülke içinde toplumsal barışı sağlayacak adımların atılması, bunun Anayasal bir çerçeveye kavuşturulması ve uygulamalar ile hayata geçirilmesi olacaktır. Türkiye'nin bunun dışında bir seçeceği yoktur. Diğer seçenekler eskiye dönüş anlamına gelmektedir. Türkiye'de yürütülen barış projesi sadece iç siyaset meselesi değildir. Bu sürecin başarı ile neticelenmesi, ki bu zaman alacaktır, Ortadoğu için büyük bir kazanım olacaktır.

*Yeni bir küresel düzen, yeni bir medeniyet tasarımı mümkün mü?

 

Soğuk savaş sonrası küresel güç dengelerinin altüst olduğu görüldü. Yeni aktörler de dünya siyasetinde var olduklarını gösterdi. Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, İran ve tabiki Türkiye birer güç merkezi olarak ortaya çıktı. Zikredilen ülkelerin küresel siyaset vizyonu ne ABD ne de Rusya ile tam olarak örtüşmektedir. Bunun anlamı farklı bir küresel siyasetin ve doğal olarak bu siyasete ilkeler sunabilecek bir medeniyet tasavvurunun da potansiyel olarak var olduğunu göstermektedir. Ancak ne yeni küresel düzenin kurulması ne de yeni bir medeniyetin inşası hegemon güçler ile hesaplaşmadan mümkün olmayacaktır.

 

* Köşkte Erdoğan, Başbakanlıkta Davutoğlu, Yeni Türkiye yeni bir yol haritası çizmeye başladı. Çizilen yol haritasının olmazsa olmazları neler olmalı?



Yeni Türkiye kavramı ile yola çıktı Erdoğan ve Davutoğlu. Bu kavramsallaştırma önemli olmakla beraber içinin henüz tam olarak doldurulmadığı görülmektedir. Eğer yeni bir siyaset ve medeniyet tasavvurundan bahsediliyorsa Yeni Türkiye kavramının içinin de bu hedeflere uygun olarak doldurulması gerekmektedir. En önemli ve vazgeçilmez ilkeler kuşkusuz adalet, özgürlük, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, refah ve güvenlik alanlarında daha ileri hedeflere doğru koşulması olacaktır.

 

* 12 yıllık AK Parti hükümetleri döneminde denenen darbe girişimleri, kalkışma senaryoları ve küresel operasyonların asıl amacı neydi? Ak Parti neden hedef haline geldi?



Türkiye'nin siyasi tarihi merkez ile çevrenin mücadele tarihidir. Statüko ile değişim isteyen siyasal ve toplumsal kesitlerin mücadele tarihidir. AK Parti Türkiye siyasetindeki başat akışı tersine çevirdiği için hedef seçilmiştir. Çevreyi, yani marjinalleştirilen toplumsal kesimleri merkeze, yani iktidara ve karar verme mekanizmalarına taşıdığı için hedef seçilmiştir. Vesayete hayır dediği için egemenliğim atanmışlarca değil seçilmiş ve meşru temsilciler eliyle kullanılmasını öncelediği için hedef seçilmiştir.