Bir bakın, bakalım... Ankara'da İsrail Büyükelçiliği'nin; İstanbul'da İsrail Konsolosluğu'nun önüne gidip bakın... Gazze'de yaşanan insanlık dramını protesto etmek için evinden fırlayıp oraya gidenler arasında bir yıl önce bu tarihlerde etrafını "vicdan edebiyatı"yla yıldıran sözde aydın takımından birileri var mı?
Yok!
Sosyal medyaya bakın...
Soldan, ortanın solundan, solun orasından burasından bir iki cılız ses dışında doğru düzgün tepki çıkmıyor.
"Diren"ciler deseniz, onlar hem tatildeler, hem de zaten "bataklık" deyip durdukları Ortadoğu'ya dönüp bakmazlar.
Kendi mahallelerinin piyasa değerine göre oluşturulmuş vicdanları çok rahatsız olduğunda parlak ifadelerle mesajı bulanmış sözde "antimilitarist" tvitler atıp etraflarına atıyorlar.
Maksat, biraz İsrail'e, biraz Hamas'a vurup "barışçı" cakası satmak!
Oysa insan bir an durur, Gazze hastanelerinde çekilmiş fotoğraflara bakar da utanır.
O çocuklar, bir savaşın iki tarafından biri mi?
O çocukların günahı ne?
Barış vardı da, ambargo altında yaşayan ve bu kuşatılmışlığa elindeki bütün güçlerle isyan eden Gazzeliler mi bozuyor?
Benim gençliğimde, Filistin davasının ağırlığı sol siyasetin sırtındaydı.
Şimdi çıtları çıkmıyor.
İbretlik bir hikâyedir bu.
İsrail'in 1990'lardan sonra zihinleri "dizayn" eden medya ve kültür harekâtının ilk mağlupları Türk solcuları olmuştur.
İHH çadırlarına saldırıyı savunanların okuduğu sol gazetenin dünkü sayısının birinci sayfasına bakın...
Biri manşet, dokuz haberin teki bile İsrail'in Gazze harekâtına ayrılmamış.
Belli ki, gazetelerinde öldürülen Filistinli çocuklara bir yer bulamamışlar!
Sol niye ölüyor, diye sormaya gerek yok...
Siyasal egosantrizmden ve Ortadoğu tiksintisi üzerine kurulu resmi ideolojiye teslim olup beyaz Türklerin yanında saf tutmaktan ölüyor.
(Sabah'tan)