Hava, deniz, güneş, kum... Yeni yeni farkına varıyorum yazın geldiğinin ve acı bir şekilde sonuna doğru gelindiğinin... Size şu an bu satırları Türkiye'den, Bodrum'dan yazıyorum. Amacım nispet yapmak kesinlikle değil. Mutluluğumun nedeni uzun bir süre sonra gerçekten layıkıyla bir tatil yapabilmek...

Bodrum'u bilenler bilir. Tatil denilince akla ilk gelen beldelerden. Haddinden fazla bir yoğunluğu başarıyla sırtlayan, bembeyaz tipik Bodrum evlerinin arasından yükselen yeni binalara inatla, 'Bodrum, Bodrum' dedirtmeyi başaran emektar Bodrum... Bu satırları yazdığım esnada marinadayım. Birbirinden lüks yatlar, tekneler, yelkenliler alabildiğine marinada uzanmış. Denizde, Boğaz trafiğini aratmayacak bir yoğunluk var. Seyir halinde olan teknelerin, yatların, motorların haddi hesabı yok. Yolcu gemilerinin biri limandan ayrılıyor. Daha diğer geminin dumanı gözden  kaybolmadan  yerine yeni bir gemi geliyor. Tekne turları deseniz tamen dolu. Fiyatları da oldukça uygun. 20 TL ile 40 TL arasında değişik seçenekler var. Güzergahta oldukça iyi. Bodrum'un en güzel koylarından Bitez-Akvaryum Koyu- Camel Beach ve Aspat rotada... Balık ya da tavuk seçenekleriyle set menü de fiyata dahil.

Limandaki teknelerin yüzde 80'i dolu. Esnaf mutlu... Geceleri iğne atsanız yere düşmüyor. Kıyafet mağazaları bile gecenin 2-3'üne kadar hizmette.. Üstelik satış da yapabiliyorlar.

İster istemez limanı olan ve buram buram tatil kokan her yeri Girne ile kıyaslıyorum. Girne Limanı'nda 3-4 senedir tek bir değişiklik yok. Sorumlular bir yana mekan sahipleri dahi hiçbir girişimde bulunmamış. Hatta geçen günlerde seneler önce limanda geçilmiş bir resmimi gördüm. Aynı mekanda şimdi de vakit geçiriyorum ve emin olun o seneler önceki fotoğraftan bir çivi bile farklı değil...

Ülkemize turist akışı sağlamak için bir süredir atılımlar içerisindeyiz. Çeşitli temaslarda bulunuyor,kampanyalar düzenliyor, imzalar atıyoruz. Turizm Bakanımız Sayın Ünal Üstel de turist oranında büyük bir artış olduğunu söyledi geçen günlerde, sevindik. Ancak gerçektende ülkemizdeki turizm anlayışı diğer ülkelerle çok farklı.

Pek çoğunuzun 'buraya gelen insanlar kumar turizmi için geliyor, otelden çıkmıyor' dediğini duyar gibiyim. Peki sorarım o insanları dışarı çıkarmak için ne yaptınız?

Ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri  toplu ulaşım ... Akşam belirli bir saatten sonra eliniz mahkum taksi kullanmak zorundasınız. Onların fiyatları da aşikar... Oysa Bodrum'da sınırsız alternatifleriniz var. Tek kuruşunuz dahi olmasa kilometrelerce yürüyebileceğiniz ışıl ışıl sokaklar, caddeler var. Bisiklet ya da motosiklet kiralayabiliyorsunuz. Hatta şu 'yüzyılın icatları'ndan biri sayılan 'ginger' denilen araçlar bile Bodrum'da kiralanabiliyor. Kafanızda bir kask uygun fiyata üstelik yorulmadan gingerla Bodrum sokaklarında gezinebiliyorsunuz. O da mı uymadı? E o zaman sabaha kadar aralıksız faaliyet gösteren dolmuşları kullanın. Sabah 4'e kadar Bodrum dışında kalan Tuzla bölgesine dahi ulaşım sürüyor. Beğenmediniz mi o zaman üstü açık mini tur araçlarını deneyin.

Her neyse amacım Bodrum'un reklamını yapmak değil konudan uzaklaşmadan toparlayayım: Yıllardır hep şikayet ediyor, kendimize bahaneler üretiyoruz. Yeni bir şeyler yapmak ihtiyacının farkındayız ancak değişimden korkuyoruz. Hem farklı olmak hem de başkalarının tepkisini çekmemek istiyoruz. Bazı durumlarda taklitçi olmak iyidir. Başka yerlerde gördüğünüz projeleri, fikirleri kendi ülkenize adapte edebilirsiniz tabii ki kültürel ve ulusal değerleri gözeterek... Buradan ülkemizdeki turizmcilerimize ve siyasilerimize en azından bir turist olarak seslenmek istiyorum: Değişimden korkmayın, yenilikten korkmayın. Eğer siz senelerdir yüzlerini bile değiştirmediğiniz o sandalyelerde hala müşteri beklemeye çalışır, nasılsa oteldeler buraya gelmezler demeye devam ederseniz tek bir arpa boyu dahi yol alamayacağız. Güzel iklimi, havası ve doğası bizim için bir nimet olan ülkemizde artık değişim zamanı geldi. Şimdi değil deyip de kendinize bahane yaratmayın. Bugün olmazsa olmaz yarın.. Bunu asla unutmayın!

 

Hepinize iyi bayramlar,

Sevgiyle kalın!